Bilim adamları, gezegenimizin yeni ve ürkütücü bir salgın tehdidiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuş oldu: Şimal Kutbu’nun permafrostunda donmuş hâlde bulunan antik virüsler, Dünya’nın giderek ısınmasıyla özgür kalmış olarak büyük bir salgına yol açabilir.
Aix-Marseille Üniversitesi’nden genetikçi Jean-Michel Claverie, “Şu anda pandemi tehditlerine ilişkin analizler, cenup bölgelerde ortaya çıkıp sonrasında kuzeye yayılabilecek hastalıklara odaklanıyor. Buna rağmen, en şimal bölgelerde ortaya çıkıp sonrasında güneye yayılabilecek bir salgına oldukça azca ağırlık veriliyor Ve ben bunun bir dikkatsizlik olduğuna inanıyorum. Orada insanlara bulaşma ve yeni bir salgın başlatma potansiyeline haiz virüsler var” diyor.
Guardian’ın haberine göre bilim adamları, antik mikro-organizmaların niçin olduğu bir hastalığın ilk vakalarını saptamak suretiyle bir seyretme ağı planlamaya başladı bile.
Rotterdam’daki Erasmus Tıp Merkezi’nden virolog Marion Koopmans da bu görüşü şu sözlerle destekliyor: “Permafrostta hangi virüslerin saklı bulunduğunu bilmiyoruz fakat bence bir salgını, mesela eski bir çocuk felci türünü tetikleyebilecek somut bir risk var. Bu şekilde bir şeyin olabileceğini varsaymak zorundayız.”
Daha ilkin aktarmıştık; yeni bir küresel sıhhat krizinin tetiklenebileceğine dair korkuları artıran bu antik bir başka deyişle ‘zombi virüsler’ bir süredir mercek altında. Claverie ve ekibi, Sibirya’daki virüslerin binlerce senedir donmuş toprakta gömülü olmalarına karşın tek hücreli organizmaları enfekte edebildiğini ortaya koymuştu.
Geçen yıl yayınlanan ileri araştırmalar Sibirya’daki yedi değişik bölgeden birkaç değişik viral türün varlığını ortaya çıkardı, dahası bunların kültürlenmiş hücreleri enfekte edebileceğini gösterdi. Ve bu virüs örneklerinden biri tam 48 bin 500 yaşındaydı.
Claverie, “Bizim üstünde çalıştığımız virüsler yalnız amipleri enfekte edebiliyordu ve insanoğlu için herhangi bir risk oluşturmuyordu. Sadece bu, şu anda donmuş hâlde bulunan öteki virüslerin insanlarda hastalığa yol açamayacağı anlamına gelmiyor. Mesela, iyi malum patojenler olan poxvirüs ve herpesvirüslerin genomik izlerini tespit ettik” diyor.
Claverie geçtiğimiz günlerde Observer’a verdiği demeçte mevzuya şu şekilde açıklık getiriyor:
Permafrost ile ilgili en mühim nokta soğuk, karanlık ve oksijenden yoksun olması. Bu da biyolojik materyalleri korumak için muhteşem bir ortam sağlıyor. Örnek olarak permafrosta yoğurt koyduğunuzda 50 bin yıl sonrasında hâlâ yenilebilir durumda olabilir.
Ne var ki gezegenimizin permafrostu değişiyor; Kanada, Sibirya ve Alaska’daki ana rezervlerin üst katmanları, iklim değişikliğinin Şimal Kutbu’nu orantısız bir halde etkilemesi sebebiyle eriyor. Meteoroloji uzmanlarına bakılırsa bölge, küresel ısınmadaki averaj artış oranından birkaç kat daha süratli ısınıyor.
Claverie, en acil riski oluşturan şeyin yalnız donmuş toprakların erimesi olmadığını vurguluyor ve şu şekilde devam ediyor:
Çekince küresel ısınmanın bir başka etkisinden kaynaklanıyor: Arktik deniz buzunun ortadan kalkması. Bu da Sibirya’da gemicilik, trafik ve endüstriyel gelişmenin artmasına olanak sağlıyor. Büyük madencilik operasyonları planlanıyor; petrol ve cevher çıkarmak için derin permafrostta büyük delikler açılması öngörülüyor. Bu operasyonlar büyük oranda patojeni özgür bırakacak. Madenciler içeri girecek ve virüsleri soluyacak. Bunun neticeleri yıkım olabilir.
Bilim adamları permafrostun en derin seviyelerinde bir milyon senelik (doğrusu ortalama 300 bin yıl ilkin ortaya çıkmış olduğu kabul edilen türümüzden oldukça daha eski) virüsler olabileceğini düşünüyor. Claverie’e bakılırsa “Bağışıklık sistemlerimiz bu mikropların bazılarıyla asla temas etmemiş olabilir ve bu da başka bir kaygı deposu.”
Koopmans geçmişten örnek veriyor: “Salgın hastalıkların geçmişine bakarsanız, en mühim etkenlerden birinin arazi kullanımındaki değişimler bulunduğunu görürsünüz. Nipah virüsü, insanoğlu tarafınca yaşam alanlarından sürülen meyve yarasaları tarafınca yayılmıştır. Benzer şekilde, maymun çiçeği Afrika’da kentleşmenin yayılmasıyla ilişkilendirilmiştir. Şimal Kutbu’nda da şahit olmak suretiyle olduğumuz şey de bu: Arazi kullanımında tam manasıyla bir değişiklik. Ve daha ilkin de gördüğümüz suretiyle bu tehlikeli olabilir.”
Bu yüzden Claverie ve öteki bilim adamları, kutup bölgesinde internasyonal bir eğitim ağı olan UArctic Üniversitesi ile beraber karantina tesisleri oluşturmak ve ilk vakaları tespit ederek enfeksiyonu denetim altına almak amacıyla mahalli bir proje üstünde çalışıyor. Claverie, “Bir zamanlar bir Neandertal’e bulaşan bilinmeyen bir virüsün bizlere geri dönmesi senaristliği, düşük de olsa bir olasılık hâline geldi” diyor ve ekliyor:
“Artık somut bir tehditle karşı karşıyayız. Bununla başa çıkmak için hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bu kadar kolay.”
Guardian haberinden Türkçeleştirilmiştir.