Her ne kadar akciğer kanseri en yaygın kanser türü olmasa da, açık ara en ölümcül olanlardan biri. Ameliyat, radyoterapi ve kemoterapi benzer biçimde tedavilere karşın, hastalığa yakalananların bir tek dörtte biri teşhis konulduktan sonrasında beş yıldan fazla yaşayabiliyor. Dünya Sıhhat Örgütü’ne nazaran de akciğer kanseri yılda dünya genelinde 1.8 milyondan fazla insanoğlunun ölümüne niçin oluyor.
Akciğer kanseri hastalarının şanslarını çoğaltmak için Teksas Üniversitesi ve UT Güneybatı Tıp Merkezi’nden araştırmacılar, kanseri yok eden ilaçları direkt olarak kanserli hücrelere gönderen yeni bir yaklaşım geliştirdi.
Yeni araştırmanın başyazarı Kytai T. Nguyen yeni yöntemi şu şekilde açıklıyor: “Yöntemimiz, hedeflenen ilaç yükünü direkt akciğer kanseri hücrelerine taşımak için hastanın kendi hücresel materyalini bir truva atı olarak kullanıyor. Süreç, kanser hastasından T-hücrelerinin (bir tür bağışıklık hücresi) izole edilmesini ve kanser hücrelerini hedef alan belirli bir reseptörü ifade edecek şekilde modifiye edilmesini içeriyor.“
Bu yeni tekniğin en mühim aşaması, hücre zarının bu modifiye edilmiş T-hücrelerinden izole edilmesini, zarların kemoterapi ilaçlarıyla yüklenmesini ve arkasından bunların minik ilaç dağıtıcı granüller üstüne kaplanmasını içeriyor. Bu nanopartiküller, bir saç telinin neredeyse yüzde biri büyüklüğünde.
Bu kaplanmış nanopartiküller hastaya geri enjekte edildiğinde, hücre zarı bir kılavuz görevi görerek nanopartikülleri kırılgan bir halde kanserli hücrelere yönlendiriyor. Böylece hastanın bağışıklık sistemi bir nevi “kandırılmış” oluyor.
Araştırmanın yazarlarından olan Jon Weidanz ise yöntemin avantajlarını şu şekilde açıklıyor: “Bu yöntemin en mühim pozitif yanları, geleneksel kemoterapinin çoğu zaman zararı olan yan etkilere ve hastaların yaşam kalitesinin düşmesine yol açan sınırlamalarının üstesinden gelmesini elde eden yüksek oranda hedefe yönelik doğasında yatıyor. Kemoterapiyi direkt tümörlü hücrelere ileten sistem, sıhhatli dokulara verilen hasarı da en aza indirmeyi amaçlıyor.“
Bu kişiselleştirilmiş yaklaşımla, her hastanın benzersiz karakteristiklerine yönelik hazırlanan ilaçlarla ilgili yeni bir çağ açılması mümkün olacağa benziyor.
Medical Xpress‘in haberini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.