Giriş
Bitkileri hastalık, zararlı ve yabancı otlardan zararlanmasını önlemek amacıyla uygulanan bitki koruma önlemleri değişik yöntemleri içermektedir. Ancak pek çok ülkede olduğu gibi, Ülkemizde de bu yöntemler arasında en yoğun kullanılanı tarım ilaçlarının (pestisitlerin) yer aldığı kimyasal savaşımdır. Çünkü kimyasal savaşım diğer yöntemlere oranla, daha yüksek etkililikte olup, daha hızlı sonuç vermesi yanı sıra, ürünü mikotoksin bulaşmalarından koruyabilmekte ve bitki gelişiminin isteğe uygun yönlendirilebilmesini sağlayabilmektedir. Bu olumlu etkilere karşın, kimyasal savaşım bilinçsiz ve kontrolsüz biçimde yapılacak olursa, zararlı organizmalarda duyarlılık azalışına, çevre kirliliğine, gıdaların zehirli kalıntılar ile bulaşmasına ve tarım ürünü dış satımında olumsuzluklara yol açar. Bu sorunları yaşamamak için, pestisitlerin bilinçli, kontrollü kullanılması ve en önemlisi de kimyasal savaşımın entegre savaşım görüşüne uygun biçimde yapılması gereklidir.
Ülkemiz açısından, pestisitlerin bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımının nedenlerini ve entegre savaşımdaki gelişmeleri inceleyeceğimiz bu bildirimizde, öncelikle Türkiye’de tarım ilacı tüketiminden söz etmekte yarar görmekteyiz.
Türkiye’de Tarım İlacı Tüketimi
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (GTHB) verilerine göre, bakır sülfat ve toz kükürt dışında, Ülkemizdeki pestisit tüketiminin, etkili madde (em) olarak, 1978 – 2004 döneminde 8 bin ton ile 14 bin ton düzeylerinde oynadığı görülür. Bu dönemde hektara düşen em ise, 500 g ile 750 g arasındadır. 2006 yılında tüketim, em olarak artış eğilimine girmiştir. 2006’da 18 bin tonu aşan tüketim, 2008 yılında 20 bin tonu geçmiş; 2009 yılı hariç tutulursa, 2010 – 2013 döneminde 20 bin tonun üzerinde seyir etmiştir. Hektara em tüketimi ise, 2009 dışında, sürekli 1 kg üzerinde olmuştur.
Tarım ilacı tüketiminin em olarak son yıllarda gösterdiği bu artışa karşın, üreticimiz çoğunlukla, bu kimyasalların gıda güvenliği, çevre ve sağlık açısından ciddiyetini tam kavramış görünmemektedir. Bu nedenle, Ülkemizde tarım ilacı kullanımında üreticilerin bilinçsizlikleri sürmektedir.
Üretici profili böyle bir düzeyde iken, Türkiye’de bitki korumaya, özellikle de kimyasal savaşıma yön veren resmi zirai mücadele kuruluşlarımızın yapısında olan değişiklikler ile kimyasal savaşıma yön veren bazı uygulamalara da değinmekte yarar vardır.
Resmi Zirai Mücadele Kuruluşlarının Yapısındaki Değişiklikler
1957 yılında, 6968 sayılı yasa ile kurulmuş olan Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Genel Müdürlüğü 1984 yılındaki reorganizasyon ile kapatıldı; zirai mücadele konusu ve hizmetleri daire başkanlığı düzeyine indirildi ve iki farklı daire başkanlığınca yönetilmeye başlandı. 2010’da çıkarılan Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu (VBGK) ile zirai mücadelenin iki ayrı çatı altında yönetilmesi değişmedi; Bitki Koruma Ürünleri ve Aletler ayni adı taşıyan daire başkanlığının, Bitki Sağlığı ve Karantina ise, diğer bir daire başkanlığının idaresi altına girdi. Bu gelişmeler sonucu, resmi bitki koruma kuruluşları ve hizmetleri güç kaybetme sürecine girdi.
Kimyasal Savaşıma Yön Veren Bazı Resmi Uygulamalar
Son yıllarda, GTHB tarafından Türkiye’de kimyasal savaşıma yön veren bazı önemli mevzuat yürürlüğe girmiştir. Bu resmi mevzuat kısaca şöyle değerlendirilebilir:
Pestisitlerin ruhsatlanmasında değişiklik yapılarak, tarım ilaçlarının, orijinal ve emsal preparatlar biçiminde, farklı iki prosedür ile ruhsatlandırılmaya başlanması ve emsal preparatların orijinal preparatlar kadar derinliğine incelenmemesi, önemli sağlık ve çevre sorunlarını yaratabilecek bir durumdur. Ruhsatlandırma aşamasında, pestisitlerin zararlı organizmalarda dayanıklılık risklerinin araştırılmaması ve bu riske uygun kullanım talimatlarının verilmemesi de bazı çok kıymetli pestisitlerin etkililiklerinin hızla azalmasına yol açabilmektedir.
Zirai Mücadele Teknik Talimatları (ZMTT) ve bazı resmi savaşım önerirlinde de sorunlar vardır. Örneğin, ZMTT’nda kimyasal savaşım önerileri yer almamaktadır. Bunun yerine 2011 yılında kültür bitkilerinin hastalıkları, zararlıları ve savaşımları konusunda 29 kitapçık çıkarılmıştır. Son zamanlarda erişimi çok zorlaşmış olan bu kitapçıklarda bazı önemli kültür bitkileri yanı sıra, önemli kimi hastalık ve zararlılara da yer verilmemiştir.
1990 – 2012 döneminde pestisitlerin maksimum kalıntı limit (MRL) değerleri 5 kez değiştirilmiştir. Ancak bu değerlere uygun olarak em’lerin son ilaçlama – hasat (bekleme) süreleri güncellenmemiştir. Buna ek olarak, bazı pestisitlerin ayni kültür bitkisinde farklı zararlı ya da hastalığa karşı kullanımlarında, farklı dozlarda önerilmelerine karşın, bekleme sürelerinde uyumsuzluklar göze çarpmaktadır. Bu durum, üreticilerin kalıntı açısından güvenli ürün elde etmesini zorlaştırmaktadır.
Avrupa Birliği’nin (AB) istekleri doğrultusunda, alternatifler tam araştırılmadan gerçekleştirilen pestisit yasaklamaları, bazı önemli zararlılara karşı ruhsatlı em kalmamasına yol açmıştır. Sonuçta, alternatifsiz kalan üretici ruhsatsız pestisitleri kullanma durumuna girmiştir.
Bitki koruma hizmetlerinde uzmanlık değerini kaybetmeye başlamıştır. Örneğin, her ziraat mühendisi 5 günlük bitki koruma kursunu başarı ile bitirdiğinde, tarım ilacı önerisi verip, reçete yazabilmektedir. 2010 yılında çıkarılan VBGK’na göre; bitki koruma ürünleri iş ve satış yerlerinde, ithalatında tüm ziraat mühendisleri çalışabilmektedir. Oysa ziraat fakültelerinin yalnızca bitki sağlığı/ bitki koruma bölümlerini bitirenler bitki koruma ile ilgili yoğun bir eğitim almaktadırlar.
Türkiye’de Entegre Savaşım
Entegre savaşım ya da entegre zararlı yönetimi (IPM) dendiği zaman, en basit tanımıyla, ‘tarımsal savaşımda bilinen tüm yöntemlerin olabildiğince bir arada ve dengeli bir biçimde kullanılarak, bitkileri etkin şekilde zararlı organizmalardan korumak, çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri en aza indirmek’ anlaşılmaktadır. Bu tanım da gösteriyor ki; IPM’le tüm savaşım yöntemleri olabildiğince bir arada ve dengeli uygulanarak, kimyasal savaşımın yoğunluğunu azaltmak ve pestisitlerden kaynaklanabilecek sorunları en aza indirmek amaçlamaktadır.
Bu amaca ulaşabilmek için GTHB tarafından çok olumlu ve umut verici adımlar atılmaya başlanmıştır. Örneğin, Ülkemiz için ekonomik önemi olan 17 kültür bitkisi ile örtü altı entegre mücadele teknik talimatları hazırlanmış ve uygulamaya sunulmuştur. GTHB Entegre Mücadele Programı’na göre, 2014 yılında 132 000 ha alanda entegre mücadele uygulanacaktır. GTHB’nın 2013’de yayınladığı ‘Stratejik Plan 2013 – 2017′ ye göre, ‘entegre mücadele yapılan alanın toplam ürün alanına oranı 2012’de %42 iken, bu oranın 2017’de %50 olması planlanmaktadır’.
Sonuç
Her ne kadar IPM konusunda çok olumlu adımlar atılmaktaysa da, gerek üreticimizin bir bölümün bilinçsizliği, gerek resmi bitki koruma yapısındaki değişikliklerle bitki koruma kuruluşlarının ve hizmetlerinin güç kaybetme sürecine girmesi ve gerekse kimi yetersiz mevzuat ülkemizde pestisitlerin sorun olarak gündemde kalmasına ve gıda güvenliğimizi etkilemesine yol açmaktadır. Örneğin AB’nin Yiyecekler ve Yemler İçin Hızlı Alam Sistemi (HAS) Yıllık Raporları incelendiğinde, Türkiye’nin son 12 yılda AB ülkelerine gönderilen tarım ürünlerinde uygun bulunmayan en fazla partiye sahip 3 ülke arasında bulunduğu görülmektedir. Bu uygunsuzluğun en başta gelen 2 nedeni, bitki korumayla ilişkili olan, gıdalardaki mikotoksin bulaşmaları ve pestisit kalıntılarıdır. Yine HAS verileri incelendiğinde, Türkiye’den AB ülkelerine gönderilen bitkisel ürünlerde pestisit kalıntılarının büyük sorun olduğu görülür.
Not : Bildiri, ‘Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Koordinatörlüğünde, T.C. Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı ve Çanakkale Ziraat Odası Başkanlığı’nın Desteği ile 22 – 28 Ağustos 2014’de Çanakkale’de düzenlenen Dünden Yarına Entegre Mücadele Çalıştayı’nda sunulmuş olup, bildiri kitabı basım aşamasındadır.
Nafiz Delen
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü E. Öğr. Üyesi