Turgut Uyar Hayatı, Eserleri ve Turgut Uyar Kimdir? yazımızla karşınızdayız. Turgut Uyar hayatı yazımızda Türk şiirinin ve İkinci Yeni akımının en önemli şairlerinden Turgut Uyar’ın hayatı, eserleri, Turgut Uyar edebi kişiliği ve kendisi hakkında söylenenlerle ilgili bilgi bulacaksınız.
Daha önceden yayınladığımız Turgut Uyar Sözleri ve Turgut Uyar Şiirleri yazılarımıza göz atarak Turgut Uyar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.
► Anlamlı Sözler ► Kısa Sözler
► Laf Sokucu Sözler ► Ağır Sözler
Yazımızı üç başlık altında derledik:
Turgut Uyar Kimdir? – Turgut Uyar Hayatı
Turgut Uyar Kimdir? – Turgut Uyar İçin Ne Dediler?
Turgut Uyar Kimdir? – Eserleri
Turgut Uyar Göğe Bakma Durağı Şiiri
Şimdiden iyi okumalar dilerim.
Turgut Uyar, şiirin en önemli isimlerindendir. İkinci Yeni’nin en güçlü şairlerindendir. Basit, sade görünümlü ama gösterişli şiirlerin şairi. Hayatında ağırbaşlı ve durgun biri olarak bilinen şairimiz, şiirlerinde ise adeta çağlamış, şiirleri içimize işlemiş, gerek kendi döneminde gerekse zamanımızda ölümsüzlüğü yakalamış bir değerimizdir Turgut Uyar.
Ahmet Turgut Uyar… 1927 yılının Ağustos’unun 4. gününde dünyaya geldi. Hayri ile Fatma Uyar’ın altı evladının beşincisi ve en ince ruhlusuydu. Hep kırılganlığıyla aklımızdadır. İşte o kırılganlığı, çocukluk yıllarının mirasıydı.
Babası harita subayıydı. Bu yüzden evden genelde hep uzaktı. İşte bu dönemler baba hasreti çocukların arasında en çok onu etkilemiş ve belki de bu hasret onu unutulmaz bir şair yapmıştı. Bir yanı hep eslik kalmıştı. Kendisi de diyor, “Hüzünlü bir çocuktum. Neredeyse hep ağlamaya hazır.” Annesi ise içli bir çocuk olduğunun hep farkındaymış.
İlköğrenimini İstanbul’da gördü. Babasının etkisi olsa gerek, Konya’da askerî okula gitti ortaöğrenimi için. Liseyi ise Bursa’da yatılı askerî okulda okudu ve Askerî Memurlar Okulu’nu bitirdi. Mezuniyetinin ardından aynı babası gibi Anadolu’da gezmeye başladı. Şu an Ardahan’a bağlı Posof ilçesinde dört yıl görev yaptı. Sonra Samsun Terme’de iki ve Ankara’da dört yıl askerî memurluk yılları… Fakat bu memurluk işi ona göre değildi. Görevinden 1958 yılında istifa etti. Ardından askerî memurluk görevi için şöyle demişti:
İstifasının ardından Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası’nın Ankara şubesinde çalışmaya başladı ve oradan 1967 yılından emekli oldu. Emekliliğinin ardından İstanbul’a yerleşti ve Tomris Uyar’la hiç unutulmayan aşkı işte bu dönem başladı.
Öğrenciliğinin son yılı olan 1947’de ilk aşkı Yezdan Şener’le tanıştı ve hemen evlendiler. Bu evlilikte Bekir Tunga, Şeyda ve Şemiramis adlarında üç evladı oldu. İlk evladını 19 yaşında kucağına almıştı. Gencecik, deneyimsiz bir babaydı. 60’ların başında bu evlilik son buldu.
Zaten sanata düşkün bir ailede büyümüştü. Evlerinde ud, keman ve saz vardı. Ailenin bireyleri çeşitli enstrümanlar çalardı. Anadolu’yu memur olarak gezmeye başlamadan önce şiir altyapısı gelişmeye başlamıştı. İlkokulda manzumlar, ortaokul ve lisede ise günde üç beş şiir yazarmış.
Hayyam, Nedim, Tevfik Fikret, Yahya Kemal okurmuş. İlk başta taklit etse de sonradan kendine özgü şiir anlayışını bulmuştur. İlk şiiri Yad zamanın en önemli dergilerinden biri olan Yedigün’de yayınlandı. Ardından Nurullah Ataç’ın da ısrarıyla Kaynak Dergisi’nin açtığı yarışmaya katıldı ve Arz-ı Hal şiiri ile yarışmayı kazandı. Kendi şiirini oluşturdu. Hem Batı hem Divan Şiiri’nin özelliklerini kullandı.
Umut, ölüm, cinsellik vardı yazdıklarında. Kendi öz hüznümüzün ılık tarlasında gezdirirdi bizi. İlk kitabından son şiirine değin hep arayış içindeydi. Ne aradığını çoğu zaman o da bilmezdi. Bunu düşünmekten yorgun düşerdi ama aramaktan asla vazgeçmedi. Beyni kanardı düşünmekten sözgelimi. “Ben kanayan bir beyinim.” diye yakınırdı arkadaşlarına.
İlk evliliği zamanında, “Bir gün yağmurla garip garip, çoluğu çocuğu terk edeceğim. Bir sevgiye dolmayacak kalbim anladım, alıp başımı gideceğim.” yazmıştı daktilosunda. Öyle de yaptı. İşte ondan sonra Tomris Uyar’la o büyük aşkı başladı. En güzel şiirlerini ona yazdı.
diye o zaman demişti. Evlendiler 1969’da. Bu evliliğin meyvesi ise Hayri Turgut Uyar oldu. Anadolu’da böyle bir gelenek olduğundan oğluyla adaş olmak istemişti. Zaten içine kapanık ve sakin bir insandı Tomris Uyar’ın her defasında söylediği gibi. 70’lerin sonuna doğru kolunda ve kalçasında oluşan kırıklar nedeniyle büsbütün eve kapandı. Şiirinde, “Hadi artık öldüm, biliyor musun?” derdi hareketsizliğini anlatırcasına. Tıbba ve matematiğe de merakı vardı.
1984’te siroz olduğunu fark etti. Doktora gitmeyi son güne kadar reddetti. İyileşmek için hiçbir çaba sarf etmedi. Resmen ölümü beklemeye koyuldu.
“Bir gün giderim ki neyim kalır?” dedi. Yine yanılmış, yine kendini çok küçük görmüştü. 22 Ağustos 1985’te sirozdan hayatını kaybettiğinde bize yüzlerce şiiri, naifliği, ruhunun inceliği anıları, aşkı kaldı. O, bunların hiçbirinin mirası olarak kalmasını istememişti. Hep özgür, hep bağımsız, hep kendiyle kalmak istemişti.
Turgut Uyar ne kadar kurallara bağlı gözükse de aslında hem hayatında hem de şiirlerinde tam tersidir. Garip akımından da etkilenmiştir, divan şiirinden de. İlk zamanlarda kafiyeye ölçüye dikkat etmiştir. İkinci Yeni akımıyla bundan vazgeçmiştir. Burada bile kendisini nasıl bir geliştirme çabası içinde olduğunu anlayabiliriz. İnsanların yüzlerce kelimeyle anlatmak istedikleri şeyleri, sadece birkaç kelimeyle anlatabilmesi bile onun ustalığının en büyük göstergelerindendir. Herkesin anlayabileceği dilde ama herkesin anlayamayacağı derinlikte yazar. Örneğin, “Kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde,” gibi mısraları herkesçe farklı anlaşılabilir ama duygusu hep aynıdır.
Ataol Behramoğlu: O memur odalarına sığmazdı. Ankara’ya da Türkiye’ye de sığabilecek birisi değildi. Hep yeni ufuklara doğru gitmek isteyen, derinleşmek ve genişlemek isteyen bir şiir dünyasıdır Turgut Uyar’ın şiiri. Hayatı da öyledir.
Can Yücel: Ben onunla okuşup koklaştığımda, yaşamanın umman soluğunu soluduğumda denize açılır gibi olurdum hep.
Sennur Sezer: Ondaki sakinlik dibi derin suların sakinliğiydi. Duygusal patlamalarının ne zaman olacağını bilemezdiniz. Neden kötümser olduğunu sordum. Bana, “Gördüm, denedim, kötümser olmakta haklıyım!” dedi.
Cemal Süreya: Öldüğü gün hepimizi işten attılar.
Nurullah Ataç: Bilmem yanılıyor muyum Turgut Uyar’ı iyi bir şair saymakla? Hiç sanmıyorum. Ne olursa olsun onun için atıyorum zarımı.
Edip Cansever: Su içse suya benzerdi biraz… Konuşsa, üç beş kişi birikirdi herhangi bir köşe başında…
Ece Ayhan: Logaritmik şiirlerin şairi.
İsmet Özel: Turgut Uyar doğrudan doğruya hadiselerin tespitini yaparak şiir yazardı.
Tomris Uyar: Şiirle savaşan, şiiri savaş malzemesi haline getiren bir şair.
Kendisi: Şiirde ölmezi aramak boşunadır. Bir gün günü geldiğinde ölmeyen şiir, çağında da yaşamamıştır.
Edip Cansever ve Cemal Süreya’yla birlikte İkinci Yeni’nin çığır açan şairlerinden birisi olan Turgut Uyar, hece vezniyle yazdığı ve sosyal konuları işlediği ilk iki kitabından (Arz-ı Hal, 1949; Türkiyem, 1952) sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanı ile (1959) kişinin iç dünyası, yalnızlığı ve açmazını merkeze alan bir yaklaşımla, dilde ve duyarlıkta yeni olanakları zorlayan bir şiirin izinde gitti. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi’de (1968) devam ettirdiği bu çizgiyi, Divan’la (1970) klasik şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir’le (1982) söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına açtı. Abdülhak Hamit Tarhan ve Yahya Kemal Beyatlı’dan Oktay Rifat ve Metin Eloğlu’na, tek şiirden yola çıkarak bir dizi şairi incelediği Bir Şiirden (1983) adlı bir de inceleme kitabı bulunmaktadır. Turgut Uyar, Tütünler Islak ile 1963 Yeditepe Şiir Armağanı ödülünü; Kayayı Delen İncir ile 1982 Behçet Necatigil Şiir Ödülünü ve Büyük Saat (1994) ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülünü kazanmıştır.
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
Turgut UYAR
Muşamba Nedir, Ne Anlama Gelir? 03 Ekim 2024 Perşembe 22:40 ABONE OL Muşamba, su geçirmezlik…
Yıl 30 Ekim 2008 Perşembe 20:43 ABONE OL Yıl Nedir?Dünyanın, güneş çevresinde tam bir dolanım…
Gebelik Izlemi GEBELİK İZLEMİ Gebelik izlemi, gebeliğin planlanmasıyla başlayan, sağlıklı sürdürülmesini ve sorunsuz bir doğumu…
Menopoz MENOPOZ Menopoz, ovaryan aktivitenin (üreme ve östrojen yapımı) yitimi ertesinde, menstrüasyonun kalıcı olarak kesildiği…
Yeni bir araştırmaya göre, çok sayıda kadın, kadın üreme organlarının en yaygın kanseri olan endometriyal…
Her gün sekiz saat veya daha fazla oturan kişilerin, her hafta 140 dakikadan az orta/yoğun…