Suyun hacmi donunca niçin küçülmüyor?
Günümüzde ilim o denli gelişmiştir ki, atomun, çekirdeğinin, çevremizdeki her şeyin, dünyamızın hatta gökyüzündeki yıldızların hareketlerinin şimdiye kadar keşfedilen ve malum fizik kuralları ile izahı mümkündür. Bildiğimiz her şey fizik kurallarına uyar. Bir şey hariç. Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan su.
Fizik kurallarına bakılırsa bir madde ısıtıldığında genişler, genleşir. Soğutulduğunda da büzüşür, kısaca hacmi azalır. Sadece su bu kurala uymaz, aksine sıfır derecenin altına soğutulduğunda donar ve buz olarak hacmi azalacağına artar. Saf su buza dönüşürken, hacminin yüzde 9’u oranında genişler. Buzda su molekülleri muhteşem gevşek bir oluşum içinde yer alırlar. Buz, arada deliklerin kalmış olduğu bir yapıya haizdir.
Bilinmiş olduğu şeklinde, bilimsel formülü ‘H2O’ olan su, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşmuştur. Bu iki hidrojen atomu, oksijen atomu ile birleştiklerinde, kendi aralarında 105 derecelik bir açı meydana getirirler. Yapı olarak iki hidrojen atomunu birleştiren başka elementler de vardır ve onlar fizik kurallarına uyarlar. Mesela aynı yapıdaki ‘H2S’ eksi 83 derecede donar ve eksi 60 derecede gaz haline geçer. Sadece su hidrojen atomlarının dipol bağlantıları sebebi ile sıfır derecede donar, artı 100 derecede gaz haline geçer, donarken de hacmi küçüleceğine büyür.
İşte bu fizik yasalarına aykırı özellik dünyamızdaki yaşamı sağlar. Eğer buz sudan daha yoğun, kısaca daha ağır olsaydı, suyun içinde dibe batardı. Soğuk bölgelerde denizlerde, göllerde ve nehirlerdeki dibe batan buzlar, güneş ışığı alamayacaklarından eriyemeyeceklerdi. Böylece seneler devam eden birikimlerle her tarafı buzlar kaplayacak ve buzullar devri başlayabilecekti.
Sadece buz, yoğunluğunun azlığı sebebi ile suyun üstünde kalır. Bu durumda buzlar altlarındaki suların donmalarına engel oldukları için dünyamızdaki ani ısı değişikliklerini de önlerler, gece ve gündüz arasındaki ısı farklarını azaltırlar ve yaz günlerindeki güneş ışığı ile kolayca erirler.
Eğer buz sudan daha ağır olmuş olsaydı, gezegenimizdeki tüm su rezervleri donmuş olurdu. Kim bilir başlangıçtaki buzul devrinde öyleydi de, doğa ana kendi koyduğu kurallara aykırı olarak, hidrojen atomlarının arasındaki açıya birazcık dokundu, buzun suyun üstünde kalmasını sağlamış oldu ve dünyamızı bizim için yaşanır hale getirdi.