Serebral Palsi’nin beyinde oluşmuş bir hasar nedeniyle geliştiğini, bu nedenle erken dönemde fark edilebildiğini belirten Prof. Dr. Memet Özek, “Bebekte/çocukta fark edilecek şey doğal hareketlerdeki farklılıktır. Hastaların yüzde 30’unda hipotoni denilen aşırı gevşeklik vardır. Yani; bebeği soyup yatağa koyduğunuzda kol ve bacak hareketleri çok sınırlıdır, kendisi istemli hareket ettiremiyordur, pelte halindedir. Yüzde 60’ında ise tam tersi spastise ile kendini belli eder. Yani kas kıvamındaki sertlik nedeniyle çocuğun hareketleri kısıtlanmaktadır. Beyin dokusu uzuvlara istediği yumuşaklıkta hareketi yaptıramamaktadır. Bu sorunlar genellikle 5-6 aylıkken fark edilir. Olguların yüzde 10’unda da istemsiz hareketler gözlenir. Bir önemli nokta da; çocuğun gelişme evrelerinin geç kalmasıdır. Örneğin; bir bebek 3 ayın sonunda başını iyi kontrol edebilmeli, 5-6 aylıkken destekli oturabilmeli, 7-8 aylıkken kendi başına oturabilmelidir. Bunlar olmuyorsa hastalıktan şüphelenilmelidir. Ayrıca emme bozukluğu, aşırı uyku ilk 2 ayda görülen tipik belirtilerdendir. Yine el parmaklarının açılmamış yumruk şeklinde olması ve nedensiz yere geceleri aşırı ağlama da en sık görülen belirtilerdendir. Bu belirtiler varsa Serebral Palsi’den şüphelenilmeli, mutlaka konunun uzmanına başvurulmalı” dedi.
Doğru tanı koyulması için dikkat!
Hastalığa özellikle ilk 6 ayda tanı konulması, tedaviden başarılı sonuç alınmasında kritik önem taşıyor. Serebral Palsi’ye zamanında doğru tanı konulmasının bir ekip işi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Memet Özek, şunları söyledi:
“Hastayı izleyen ekibin uyanık olması, gerçek anlamda, güvenilir tanı konulması için şüpheli olan bebeklere MR tetkiki yapılması gerekir. MR günümüzde beyin dokumuzu en ayrıntılı gösteren radyolojik tetkiktir. Örneğin; özellikle 30 haftadan erken doğmuş prematüre bir bebek ya da erken dönemde beyin kanaması geçirmiş bir bebek Serebral Palsi için çok kuvvetli adaylardır. Bu nedenle mutlaka MR çekilmesi gerekir.”
İlk 3 yaş kritik önem taşıyor
Serebral Palsi tümüyle tedavi edilemese de doğru ve zamanında planlanmış bir tedavi ile çocukların ileride başkasına bağımlı olmadan yaşamaları sağlanabiliyor. “Tedaviye erken başlanması çok önemlidir. Biz özellikle yenidoğan döneminde ciddi risk altında olan bebeklere küvez içinde dahi rehabilitasyon çalışmasına başlıyoruz. Fizyoterapi ve cerrahi yöntemlerle çocuğun hareket kabiliyetinin ve becerilerinin gelişmesi sağlanabiliyor” diyen Prof. Dr. Memet Özek tedavinin ilk adımını ‘fizik tedavi’nin oluşturduğunu söyledi.
Çocuklarda 3 yaşına kadar beyin gelişiminin büyük ölçüde tamamlandığını, bu nedenle ilk 3 yılda yapılacak olan fizik tedaviden büyük fayda sağlanabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Memet Özek şöyle konuştu:
“İlk 3 yaş içerisinde beynin şekil değiştirme özelliğinden faydalanmak gerekiyor. Erken dönem rehabilitasyon sayesinde, beyindeki hasar görmüş hücrelerin görevleri, çevredeki hücrelere öğretilebiliyor. Ancak rehabilitasyon yöntemleri yetersiz kalırsa zaman kaybetmeden cerrahi girişimlerin uygulanması gerekiyor. Aksi takdirde çocuk başkasına bağımlı olmadan hareket edemez hale gelebiliyor.”