PARA ENERJİ/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Senelik 3 bin MW yeni kurulumla 2035 hedeflerine ulaşmanın mümkün bulunduğunun altını çizen sektör temsilcileri, Türkiye’nin rüzgâr enerjisinde haiz olduğu ve yeni üretim teknolojileriyle beraber 150 bin MW’ın üstündeki karasal ve denizüstü rüzgâr potansiyelinden mümkün olan en yüksek seviyede faydalanacak şekilde azami kapasitenin yenilenebilir enerjiye ve rüzgara tahsis edilmesi beklentisini dillendirdi.
“Denizüstü RES’ler stratejik önemde”
Murat DURAK / Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Başkanı
DÜRED olarak denizüstü RES projelerine enerji arz güvenliğine katkısının yanında stratejik olarak da bakıyoruz. Karasal RES projeleri ülkemizin boşta duran dağları ve yerleşime uzak olan bölgelerini ekonomiye kazandırdı. Aynı süreç denizlerimiz için de işleyecek. Öteki mühim bir husus ise bu projelerde kullanılacak ekipman, montaj, nakliye, mühendislik benzer biçimde proje bileşenlerinin mümkün mertebe ülkemiz kaynak ve insan gücü tarafınca sağlanması. Bu yolla ülkemiz, öteki ülkelere know-how ve işgücünü ihraç edebilecek. Halihazırda bunu gerçekleştirebilecek deniz ve enerji sektörü bileşenleri vatanımızda mevcut. DRES’lere bir tek proje olarak bakılmamalı. DRES projeleri elektrik üretiminin yanında bununla birlikte denizlerimiz için stratejik öneme haiz. Mühendislik hizmetleri, elektromekanik ekipman üretimi, vapur üretimi mümkün mertebe vatanımızda yapılmalı. Bir tek proje için değil; üretim sanayisine yönelik yol haritası hazırlanmalı. Üniversitelerin ilgili bölümlerinin çalışmalara kesinlikle etken olarak müdahil edilmesi lüzumlu. Mahalli uzmanlarla çalışılmalı. DRES Sektöründe hanım istihdamı planlanmalı. DRES’lerin deniz ekosistem ve çevre uyumuna dikkat edilmeli. Sektörün bir öteki beklentisi de kullanılacak ekipman, montaj, nakliye, mühendislik benzer biçimde proje bileşenlerinin mümkün mertebe Türkiye kaynak ve insan gücü tarafınca sağlanması. Bu yolla Türkiye öteki ülkelere know-how ve işgücünü ihraç edebilecek. Halihazırda bunu gerçekleştirebilecek deniz ve enerji sektörü bileşenleri Türkiye’de mevcut.
“Denizüstü RES, en ucuz elektrik üretim deposu olacak”
Ufuk YAMAN / uSens Enerji Çözümleri Genel Müdürü, TÜREB Denizüstü Rüzgar Enerjisinden Görevli Başkan Yardımcısı
Türkiye’nin rüzgâr potansiyelinin yeni meydana getirilen teknik emekler ve rüzgar türbin teknolojilerindeki gelişmelerin neticesinde; denizüstünde ise ortalama 40 GW’ın üstünde olduğu tahmin ediliyor. Denizüstü rüzgâr enerji santralleri karasal santrallerden yüzde 50’ye varan oranda daha yüksek üretime haiz olduğundan arz odaklı üretimin oluşturduğu sistem dengesizliğinin minimum olduğu yenilebilir enerji santralleri. Denizüstü RES’lerden birim elektrik üretim maliyetlerinin 2050’de 25 USD/MWh seviyesine düşerek en ucuz elektrik üretim deposu olması umut ediliyor. Denizüstü rüzgâr enerjisi santral yatırımlarının teşvik edilmesi, yatırım süreçlerinin kısaltılması ve kolaylaştırılması amacıyla saha seçimlerinin kamu yardımı ile yapılması büyük ehemmiyet arz ediyor. Ön fizibilite emek harcaması için lüzumlu geoteknik ve meteorolojik ölçümlerin kapasite tahsisi öncesinde toplanması hatalı saha seçimlerinin önüne geçeceği benzer biçimde; en verimli sahalara öncelik verilmesini de mümkün kılacak. YEKDEM mekanizmasında denizüstü rüzgâr santrallerine hususi yerli katkı başlıklarının tanımlanması ehemmiyet arz ediyor. Karasal rüzgârda yakalanan başarı göstermiş performansı yeniden edebilmek için sektörün görüş ve beklentilerinin göz ardı edilmemeli. Ülkemizin haiz olduğu denizüstü rüzgâr enerjisi potansiyelinden maksimum seviyede yararlanabilmek için depolama bütünleşik üretim santralleri ile kapasite tahsis edilmesi fazlaca kıymetli. Sadece AB ve öteki tüm komşularımızın iletim sistemlerine bağlantı gücümüzün arttırılması ve enerji ticareti altyapımızın geliştirilmesi sistem dengesizliğini en düşük maliyet ile azaltmamıza minimum depolama sistemleri kadar yarar elde edecektir.
“Rüzgâr potansiyeli ve kapasite tahsis modelleri belirlenmeli”
İbrahim ERDEN / Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı
Depolama halen ana gündem olduğundan şu anda enerji sektörü, daha fazlaca buna odaklı. 30 bin MW’ı aşkın rüzgâr ve güneş projesinin depolamalı sistemiyle lisanslanmasını, bunun takriben 20 bin MW’nın da rüzgâr tarafında gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu süreç tamamlanınca YEKA modeliyle de yeni ihaleler açılmasını beklemekteyiz. Bu yıl içinde ya da gelecek senenin başlangıcında bu konudaki ilk adımlar atılabilir. Yatırımcıların kendi enerjisini ürettiği lisanssız üretime ilgisi artıyor. Bu şimdiye kadar daha fazlaca güneşte görülmüş olsa da son dönemde rüzgâr için de kapasiteler açıldı. Ek olarak rüzgârın geliştirme sürecinin güneşe nazaran daha uzun olması sebebiyle RES’lerdeki başvurular sadece tamamlanıyor. Rüzgâra da ilginin arttığını gözlemliyoruz. Denizüstü RES’te halen başlamış bir proje yok fakat şu söylenebilir: Dünya Bankası liderliğinde Enerji Bakanlığı’nın bu alandaki potansiyel bölgeleri belirleme emekleri devam ediyor. Ikimiz de TÜREB olarak bu bölgeler ve öteki bölgelerdeki rüzgâr potansiyelinin belirlenmesi ve kapasite tahsis modellerinin belirlenmesi ile ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz.
“Her yıl 3 bin MW yatırım yapılması planlanıyor”
Cem ÖZKÖK / Enerji Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Ulusal Enerji Planına nazaran 2020 senesinde 95 bin 900 megavat olan elektrik kurulu gücümüzün 2035’te 189 bin 700 megavata yükseltilmesi planlanıyor. Bu artışta en yüksek oranı, elbet ki yenilenebilir enerji kaynakları alacak. Son verilere nazaran yenilenebilir enerji elektrik üretim santrallerinin kurulu güçleri hidroelektrikte takriben 31 bin 500 MW, rüzgârda ortalama 12 bin MW, güneşte ortalama 10 bin MW ve jeotermalde de bin 650 MW seviyelerinde. Bu durumda önümüzdeki yıldan itibaren her yıl averaj 3 bin MW yatırım yapılmasının planlandığını söyleyebiliriz. Sanayicimiz, enerjisini kendi üretmek istiyor. Sadece burada ve tüm yatırımlarda mühim olan nokta şu: Bir yatırım sonucu verilirken meydana getirilen fizibilite raporunda yer almayan maliyet kalemlerinin sonradan ortaya çıkarılmaması gerekir. Tüm çekince bu yönde. Eğer meydana getirilen ve gelir akışını menfi yönde etkileyecek kararların karardan önceki yatırımlara uygulanmamasına ilişkin bir ilke sonucu alınacak olursa yatırım yapma kararlarının verilmesi kolaylaşacaktır. Şu anda yabancı yatırımcı seçimlerin sonuçlarına odaklanmış durumda. Yurtdışına yatırımlar açısından baktığımızda; yenilenebilir enerji sektörü iklim değişikliği ve bunun sonucu olarak gelen yeşil mutabakat sebebiyle AB’de enflasyonu düşürme çabaları sebebiyle de ABD’de oldukça hareketli. Bilhassa ABD’de yatırımlar için verilen teşviklerin yatırımcının iştahını kabarttığını söyleyebiliriz.
“Dünya devleri dört gözle denizüstü RES hedeflerini bekliyor”
Alper KALAYCI / Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye’nin tüm kaynaklarından elde etmiş olduğu elektrik enerjisi kurulu gücü Nisan ayı sonu itibarıyla 104 bin MW seviyesini aşmış durumda. Bu kurulu güç içinde rüzgâr enerjisinin oranı 11 bin 438 MW’a karşılık geliyor. Ülkemizdeki bu santrallerin tamamı karada bulunan santrallerden oluşuyor. Son yıllarda tüm dünyanın, bilhassa de gelişmiş ülkelerin fazlaca ciddi odaklandıkları ve kurulu güçlerini hızla artırdıkları denizüstü (offshore) rüzgâr enerjisinde Türkiye tamamen sıfır noktasında. Dünya Bankası verilerine nazaran, bir tek deniztüstü RES’lerde potansiyel kurulu gücümüz 75 bin MW. Karasal santrallerle düşündüğümüzde toplam rüzgâr enerjisi potansiyelimiz 200 bin MW’a ulaşacak. Önümüzdeki potansiyelin ve elimizdeki fırsatın büyüklüğünü bundan daha iyi özetleyen bir karşılaştırma olması imkansız. Denizüstü RES’ler ile ilgili olarak, yetersiz olmakla beraber sevindirici gelişmeyi Ulusal Enerji Fiil Planı’nda gördük. Buna nazaran ülke olarak 2035 yılına kadar 5 bin MW denizüstü rüzgâr santralinin devreye almayı hedefliyoruz. Bu planın hazırlık aşamasında Türkiye’nin 2030 yılı hedefinin minimum 10 bin MW olması icap ettiğini Bakanlık ile paylaşmıştık. Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya-Ukrayna savaşının tesiri ile yenilenebilir ve temiz enerji sektöründe yatırımların önünü tamamen açarken, bir tek denizüstü RES’lerde 2030’a kadar 200 bin MW kurulu güç hedefi açıkladılar. Bizim potansiyelimiz düşünüldüğünde hedefimizin fazlaca minik bulunduğunu söylememiz mümkün. Sadece 5 bin MW’lık hedef bile dünya devlerinin Türkiye’ye ilgisinde ciddi artış yaşatacaktır. Yurtdışında yaptığımız temaslarda, ülkemizin denizüstü RES’lerde stratejik hedeflerinin hemen hemen açıklanmaması ve siyaset belgelerinin internasyonal yatırımlar için uyumlu olmaması temel eksiklik olarak devamlı karşımıza çıkıyor. Dünya devleri dört gözle bu hedeflerin açıklanmasını, mevzuatın internasyonal sisteme uyumlu hâle getirilmesini bekliyor.
“Türk yatırımcısı yenilenebilir enerji işini fazlaca sevmiş oldu”
Ali Rıza ÖNER / ITC Katı Atık Yönetimi İş Geliştirme Koordinatörü
Yeni YEKDEM mekanizması kendini yenileyerek ve geliştirerek daha da iyi hale geliyor, neredeyse tüm kaynakları kapsayacak duruma geldi. Öyleki ki coğrafi koşullarda göz önüne alınarak yeni kaynak türleri eklendi. Üç tarafımızın denizlerle çevrili olması dolayısıyla dalga ve akıntı kaynaklarından da elektrik üretilebilecek. Ek olarak Marmara, Ege kısmen Karadeniz kıyılarında da deniz üstüne rüzgâr santralleri kurulabilecek. Fiyatlama yapılırken İlk yatırım maliyetleri göze alınarak teşvik tutarları ona nazaran düzenlenmiş. Kredi veren kuruluşların istekleri ve beklentileri göz önüne alındı. Ek olarak teşvik süreleri de işletme maliyetleri göz önüne alınarak bazılarına daha uzun soluklu teşvik süresi tanındı. Yerli yatırımcı için yeniden çekicilik merkezi haline geldi. Küresel ekonominin düzelmesi ve kredi musluklarının açılması ile birlikte 2025 yılı sonuna doğru yenilenebilir enerji yatırımı furyası artarak pik noktaya gelecek. Türk yatırımcısı yenilenebilir enerji işlerini fazlaca sevmiş oldu. Bilhassa rüzgâr ve güneş yatırımları için kendi tesisini kendi kabiliyeti ile kuran inşaat şirketleri ve enerji şirketleri başta Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Ukrayna, Arnavutluk, İtalya, Fransa, Almanya ve İngiltere’de büyük minik yatırımlara başladı. Burada temel referans noktası, yenilenebilir enerji tarifelerinin cazip olması. İlgili ülkede bağlantılarının olması ve her şeyden önemlisi lokal de ucuz kredi buluyor olmaları. Bundan sonraki süreçte ABD ve Afrika devletlerinde daha çok Türk yatırımcı göreceğimizi düşünüyorum.
“Denizüstü RES, uzun solukta kâr getiren yatırım”
Denizüstü rüzgâr elektrik santrallarının (DRES) kara üstündeki rüzgâr elektrik santrallarına nazaran bazı avantaj ve dezavantajları bulunuyor. Denizüstü RES uygulamaları, kara üstü türbinlerine nazaran ilk kurulum maliyeti açısından dezavantajlı olmasına karşın, denizde rüzgâr şiddetinin karaya oranla fazlaca daha çok ve devamlı olabilmesi açısından uzun solukta daha çok kar getiren bir yatırım olma hususi durumunu taşıyor. Denizüstü rüzgar türbini (DRT) teknolojisinin en büyük avantajlarını DÜRED Başkanı Murat Durak şöyleki sıralıyor; denizde rüzgarın daha yüksek şiddete olması sebebiyle artan enerji üretimi, rüzgarın sürekliliğinin daha çok olması ve pürüzsüzlüğün düşük olması, daha düşük türbülans, karada RES meydana getirilen alanların azalması, karadaki RES projelerinde bayındır sıkıntılarını artması, denizüstünde kamulaştırma bedellerinin olmaması, yaşam alanlarından uzak olduğundan görüntü ve gürültü kirliliğine sebep olmaması. Ek olarak deniz ulaşımının kara ulaşımına kıyasla daha kolay ve ucuz olması sebebiyle ulaştırma maliyetindeki tasarruflar, bölgesel gelişim ve istihdam sağlama, denizsel sanayi ve teknolojilerin gelişerek istihdamın artması.
2035’e kadar 5 GW denizüstü RES kurulu güç planlanıyor
Türkiye’nin elektrik sisteminde mevcut durumda haiz olduğu ve önümüzdeki dönemde haiz olabileceği esneklik imkanları ve yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alınarak, rüzgar ve güneş benzer biçimde kesintili yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam elektrik üretimi içindeki paylarının yükseltilmesi planlanıyor. Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Türkiye Ulusal Enerji Planı’na nazaran 2035 senesinde kurulu gücün rüzgâr enerjisinde 29.6 GW (24.6 GW kara, 5 GW deniz), güneş enerjisinde 52.9 GW düzeyine yükseltilmesi hedeflendi. Öteki yenilenebilir enerji kaynakları için kurulu güç hidroelektrik santrallerde 35.1 GW; jeotermal ve biyokütle enerji santrallerinde toplam 5.1 GW, nükleer enerjide 7.2 GW’a yetişmesi planlandı. Plana nazaran 2021-2035 döneminde elektrik kurulu gücünün toplamda 189.7 GW’a çıkması planlanırken, bu zamanda devreye alınması ihtiyaç duyulan yeni kapasite miktarı 96.9 GW düzeyinde belirlendi. Beşer senelik dönemler açısından 2021-2025 döneminde 21.6 GW, 2026-2030 döneminde 34.3 GW, 2031-2035 döneminde ise 41 GW gücünde yeni kapasitenin devreye alınması gerekti. Söz mevzusu kurulu güç artışının, büyük çoğunluğu güneş ve rüzgâr enerjisi olmak suretiyle, yüzde 74.3’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından oluştu. Güneş ve rüzgâr enerjisi için senelik yeni kapasite gereksinimi sırasıyla averaj 3.1 ve 1.4 GW.
Dalga ve akıntı enerjisi de destek kapsamında
Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı (ETKB), yerli aksam yönetmeliğinde değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. Bakanlığın 15 Mayıs mesai saati bitimine nazaran kadar görüşe açmış olduğu yönetmelik taslağı ile Türkiye’de desteklenmesi uygun görülen tesis türlerinin yerli katkı ilave fiyatından faydalanılabilmesi ve yerli katkı ilave fiyatı uygulaması için başvurularda yaşanmış olan zorlukların giderilmesi amacıyla değişikliklere gidiliyor, yönetmeliğin kapsamı genişletiliyor. Yenilenebilir enerji üretiminde, yurtiçinde yapım edilen parçaların kullanılmasının teşvik edilmiş olduğu yönetmeliğe taslak ile geçtiğimiz haftalarda ilk kez yenilenebilir enerji destek kapsamına alınan dalga ve akıntı santrallerinde kullanılan yerli parçaların yanısıra, pompaj depolamalı hidroelektrik santrali tesisi ve depolamalı elektrik üretim tesisinde de yerli imalat parçalara avantaj sağlanacak. Su yüzeylerine kurulan güneş enerjisi santrallerinde kullanılacak yerli parçalar için de destekten yararlanılabilecek. Taslak ile elektrik depolama tesislerinde kullanılan hücre aksamı için yerli malı belgesi yerine “yerli imalat durum belgesi” sunulması şartı getiriliyor. Üretimi tamamlanmış aksam/bütünleştirici parçalara ilişkin yenilenme durumu olmayan yerli malı belgesi ve sertifika uygunluk belgeleri için tevsik edici belgeler sunulması ve söz mevzusu başvurunun uygun görülmesi halinde yeniden değerlendirilebilme imkânı sağlanıyor. Desteklenecek yurtiçindeki aksam listesine “elektrik depolama tesisi, pompaj depolamalı elektrik üretim tesisi, dalga enerjisinden elektrik üretim Tesisi ile yerli imalat durum belgesi” ekleniyor. Destek alınacak aksam kullanımı için yerlilik oranı minimum yüzde 51 olacak. Yerli aksam destek fiyatından (YADF) faydalanmakta olan elektrik üretim tesisinde kapasite artışı modernizasyon yenileme değişiklik yada kısmi kabuller ile işletmeye girecek ünitelerin olması durumunda da destek devam edecek.
RES endüstri ihracatı 2030’a kadar asgari 5 milyar euro´ya çıkarılmalı
Uzakdoğu-Batı rekabeti ekseninde daha kuvvetli ve rekabetçi bir bölgesel rüzgâr sanayisi tedarik merkez olma potansiyelinin ortaya çıktığına dikkat çekilen “Türkiye Rüzgar Enerjisi ve Rüzgar Endüstri Siyaset Belgesi’nde, bu büyük fırsatın değerlendirilerek “tedarik merkezi olma” hedefinin desteklenmesi gerektiği vurgulandı. Belgeye nazaran; rüzgâr endüstri ve rüzgar tedarik zincirinin ülke genelinde ve aksam bazında yaygınlaşarak ve derinleşerek güçlendirilmesi teşvik edilmeli. Mahalli endüstri yatırımları ve yerli aksam ve türbin emekleri rekabetçi bir halde yerlileşmeyi ve sürdürülebilir rekabeti sağlayabilecek şekilde desteklenmeli. Yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih ve bu yönde dönüşüm çabaları “yeşil/çevreci yükümlü” sertifikalandırma süreçleriyle kurumlar ve gelir vergisi indirim ve istisnalarına erişim sağlanmalı ve bu sayede sektöre yönelim ve yatırım tabana yayılan şekilde özendirilmeli. Sanayicilerin enerji gereksinimlerini imkân olan tüm bölgelerde rüzgâr enerjisi kaynaklarından da karşılaması teşvik edilmeli. Rüzgâr türbin ve ekipman üretiminde kümelenme ve hususi uzmanlık bölgelerinin tesis edilmesinin yararları İzmir Bölgesi’nde görülmekte olup, benzer yapılanmalar yaygınlaştırılmalı. Rüzgâr enerjisi endüstri ihracatının 2030 yılına kadar asgari 5 milyar euro´ya çıkması hedeflenmeli.
Finansmana erişim imkanlarının kolaylaştırılmalı
“Türkiye Rüzgar Enerjisi ve Rüzgar Endüstri Siyaset Belgesi’nde, yatırımcı ve sanayiciler için finansa ve rekabetçi finansmana daha kolay erişimin sağlanabilmesi yönünde siyaset ve uygulamalar geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Siyaset belgesinde yenilenebilir enerji yatırımlarının kolaylaştırılması amacıyla non-recourse (projenin nakit akışına dayalı) proje finansmanı yapılabilmesi sağlanmalı, bu amaçla lüzumlu mevzuat düzenlemeleri yapılması gerektiği belirtilerek, “Yeşil/çevreci yükümlü” sertifikalandırması meydana getirilen yatırımcılara ve dönüşüm icra eden endüstri kuruluşlarına daha uygun koşullarla finansman temin edilmeli” ifadelerine yer verildi.
Ordu Büyükşehir Belediyesi süratli şarj istasyonları kurulacak
Ordu’daki yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik değişik projeler üstünde çalışan Ordu Büyükşehir Belediyesi, yenilenebilir enerjiden yararlanarak süratli şarj istasyonları kuracak, yenilenebilir enerjiye dayalı ısı pompaları yatırımı meydana getirecek. Ordu Çevre Enerji Endüstri Tecim A.Ş. (OREN) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Macit, süratli şarj istasyonları projesinde denize yakın yerlerde deniz dalgasındaki elektrik enerjisinden yararlanacaklarını, öteki noktalarda güneş enerjisi sistemleri kuracaklarını söylemiş oldu. Macit, “Bu enerjileri depolayacak sistemlerle şarj istasyonlarımızı devreye alacağız. Hemen hemen kurulacak istasyon sayısı netleşmedi. Şu an görüşme yaptığımız firmalar var. Ayrıca önümüzdeki dönem için Başkan Güler’in Topçam Baraj gölü üstüne de güneş santrali kurma projesi var” dedi.
Macit, katı yakıt ve doğalgaz yatırımlarına alternatif, toprak, hava ve su kaynaklı yenilenebilir enerjiye dayalı ısı pompaları yatırımları projelerine de değindi. Macit, açıklamalarına şöyleki devam etti:
“Bu Türkiye için yeni sadece Avrupa da 10 senelerdir kullanılan bir teknoloji. Akdeniz ve Ege bölgesinde hâlihazırda villalarda ve birçok otelde kullanılan bir teknoloji. Karadeniz bölgesindeki evlere, kurumlarda ve endüstri işletmelerine de bu teknolojiyi getireceğiz, herhangi bir hane ısı pompası kullanılarak yazın soğutma kışın ısıtma ve 24 saat sıcak su üretip kullanabilecek. Gene Oren Enerji A.Ş. altında kendi markamızı oluşturacağız. 3 senelik bir sürenin sonunda ise kendi imkânlarımızla Ordu da üretimini yapmış olup tüm Türkiye ve hatta birçok Türk Cumhuriyeti ve Şimal Afrika ve Orta Doğu ülkelerine satacağız.”
“Çöpten enerji üretimi desteklenmeli”
Ayrıca çöpten enerji üretimi mevzusuna da bir göz atalım. ITC, Türkiye’nin çöpten elektrik üreten en büyük {özel sektör} şirketlerinden. Türkiye genelindeki 14 tesiste ortalama 16 bin 500 ton/ gün çöpü işlediklerini söyleyen ITC Katı Atık Yönetimi İş Geliştirme Koordinatörü Ali Rıza Öner, buradan da ortalama 100 MW/saat elektrik ürettiklerini, bunun da 350 bin konutun elektrik ihtiyacının karşılanmasına denk geldiğini söylemiş oldu. Öner, “Burada çöp gazı ( saha gazı ) denilen LFG yöntemi ile tertipli depolama sahasında biogaz yöntemiyle elektrik üretiyoruz, ileriki aşamalarda çöpün kalan kısmını yakarak da elektrik üretimini çeşitlendireceğiz” dedi.
Çöpün çevresel bir mesele bulunduğunu belirten Öner, doğaya olan zararlarının en aza daha kolay ve yalın hale getirilmesinin, mümkünse yok edilmesinin önemini altını çizdi. Çöpten enerji işinin desteklenmesinin bu yüzden mühim bulunduğunu belirten Öner, şunları söylemiş oldu:
“Bir de karbon ayak izi mevzusu var. Çöp haricinde öteki yenilenebilir enerji kaynaklarının karbon ayak izi faydası kağıt üstünde. Doğrusu fosil yakıttan üretilen elektrik ‘yenilenebilir enerji (rüzgar, güneş, HES vb ) kaynaklarından üretilirsenin’ karşılığı. Sadece çöpte durum değişik. Biogaz (metan gazı), biogaz motorunda yakılarak elektrik üretiliyor, egsozundan ise karbondioksit çıkıyor. Metan gazı karbondioksite nazaran 24 kat daha tehlikeli bir gaz. Doğrusu ozon tabakasına olan negatif tesiri fazlaca azaltılmış oluyor, karbon salınımı düşüyor. Bu sebeple bu tür tesislerin yaygınlaşması mühim ve YEKDEM den faydalanması en azından 10 yıl süre ile fiyatı sabitlemesi bu yatırımların yapılmasının önündeki yatırımcı riskini azaltmış olacak.”
