Uzun seneler emare vermediği için karaciğerin ‘kurnaz hastalığı’ olarak vasıflandırılan karaciğer yağlanması erken dönemde tespit edilmezse, bazı hastalarda, karaciğer dokusunda iltihaplanma ve sertlik (fibrozis), bunlara bağlı olarak da siroz gelişebiliyor. Kalıcı bir hastalık olan siroz zaman içinde ilerleyerek karaciğer kanseri yada organ yetmezliği benzer biçimde yaşamı tehdit eden bir tabloyla sonuçlanabiliyor.
Karaciğerde ‘sertlik’ oluşabiliyor!
Karaciğer yağlanması; yalnız yağlanmayla sınırı olan kalan ve karaciğerde ciddi bir hasarın oluşmadığı ‘kolay yağlanma’ ile yağlanmaya ek olarak iltihaplanmanın da eşlik etmiş olduğu ve non-alkoli steatohepatit (NASH) isminde olan iki gruba ayrılıyor. Hastaların yüzde 20’sinde iltihaplanmayla seyreden non-alkoli steatohepatit tespit ediliyor. Karaciğerdeki iltihaplanma zamanında tedavi edilmezse, ‘fibrozis’ olarak adlandırılan skarlaşma, bir başka deyişle sertlik oluşabiliyor. Fibrozise birlikte rol alan NASH grubunun, kısaca ek olarak iltihaplanmanın da eşlik etmiş olduğu grubun yüzde 10’unda, 10 yılda karaciğer sirozu, daha da kötüsü karaciğer kanseri ile karaciğer yetmezliğine kadar ilerleyebilen ‘ileri evre siroz’ gelişebiliyor.
Çoğu zaman tesadüfen tespit ediliyor
Karaciğer yağlanmasında alkol tüketimi mühim bir risk faktörü olsa da, her yağlanma bu sebeple oluşmuyor. Bu yüzden yağlanma ‘alkole bağları karaciğer yağlanması’ ve ‘alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması’ olarak iki gruba ayrılıyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, ‘alkole bağlı olmayan’ karaciğer yağlanmasının çoğunlukla uzun seneler hiçbir emare vermeden kurnazca ilerlediği uyarısında bulunarak, “Karaciğer yağlanması nadiren karın bölgesinin sağ üst tarafında hafifçe ağrı ve halsizlik yapabiliyor. Bu yüzden çoğu zaman başka bir hastalık sebebiyle meydana getirilen ultrason, laboratuvar tetkikleri, tomografi ve manyetik rezonans (MR) yöntemleriyle tesadüfen tespit ediliyor” diyor.
Erken tanı sirozu önlüyor!
Karaciğerde yağlanma tanısı konulduğunda karaciğerde hasar olup olmadığı, var ise derecesini değerlendirebilmek için karaciğerde oluşan sertliğin (fibrozis) derecesini değerlendirmek oldukça mühim. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, “Fibrozis erken dönemde tespit edilirse, yaşam alışkanlıklarında meydana getirilen düzenlemeler, ilaç tedavisi ve tüketiliyorsa alkolün kısıtlanmasıyla hastalığın siroza gidişi önlenebiliyor” diyor. Sadece kan tahlilleri ve ultrason ile MR benzer biçimde görüntüleme şekilleri ‘fibrozis’ tanısında destek olamıyor. Bu yüzden karaciğerde oluşan hasar, altın standart olarak kabul edilen karaciğer biyopsisi ile tespit ediliyor. Sadece karaciğer biyopsisi kanama, ağrı, safra yolu zedelenmesi benzer biçimde bazı riskler taşımış olduğu ve belli bir süre hastane yatışı gerektirdiği için sınırı olan gerekçelerle uygulanıyor.
Fibroscan ile hasar mercek altında
Günümüzde karaciğer hasarının belirlenmesinde ve oluşan sertliğin (fibrozis) derecesini ölçmede biyopsi yerine artık çoğunlukla ultrason dalgaları kullanarak ölçüm meydana getiren “fibroscan” yöntemi tercih ediliyor. Fibroscan ile vücuda herhangi bir girişim uygulanmadan gönderilen ultrason dalgaları yardımıyla karaciğerde biriken yağ miktarı sayısal olarak ölçülebiliyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, bu ölçümler ile karaciğer biyopsisine gore ortalama 100 kat daha büyük bir karaciğer alanının değerlendirildiğini belirterek, “Tamamı yardımıyla karaciğerde oluşan hasar detaylı bir halde tespit edilebiliyor” diyor.
Tedavinin takibinde informasyon veriyor
Fibroscan yönteminde hastanın minimum 3 saat aç kalması haricinde herhangi bir hazırlığa gerek duyulmuyor. İşlem, hasta sırtüstü yatarken sağ tarafınca ve kaburgaların arasından yapılıyor. Fibroscan için geliştirilen hususi problar bu bölgelerde cilt üstüne doldurularak, ölçümler yapılıyor. Ölçümlerin doğruluğu hem tabip hem cihazın üstündeki yazılım tarafınca denetim ediliyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Oya Yönal, ortalama 5-10 dakika devam eden işlem esnasında hastanın hiçbir ağrı hissetmediğini vurgulayarak, “Girişimsel bir işlem olmadığı için hiçbir yan tesiri de olmuyor. Fibroscan yönteminin bir başka mühim özelliği ise kolay uygulanabilir ve tekrarlanabilir olması sebebiyle yalnız tanı koymak için değil, hastalığın takibinde ve tedavi etkinliğinin değerlendirilmesinde de kullanılabilmesi” diye konu alıyor. İleri yaş, diyabet ve aşırı kiloluluk benzer biçimde ciddi risk faktörlerine haiz hastalarda karaciğerde fibrozis riski daha çok olduğundan gereksinim halinde biyopsi yöntemine de başvuruluyor.
Tedavide 3 mühim kaide!
Erken dönemde tespit edildiğinde karaciğer yağlanmasının tedavisinde oldukça başarıya ulaşmış sonuçlar elde ediliyor. Prof. Dr. Oya Yönal, “İdeal kiloya ulaşmak, tertipli egzersiz yapmak ve alkol tüketiminden kaçınmak tedavide kilit rol üstüne alıyor” diyor. Karaciğer yağlanmasında ilk olarak fazla kiloların verilmesi icap ettiğini belirten Prof. Dr. Oya Yönal, şöyleki devam ediyor: “İdeal kiloya ulaşmak ve yağlanmanın önüne geçmek için beslenme alışkanlıkları değiştirilmeli. Sebze ve balıktan varlıklı, kırmızı etten yoksul, şeker ile unlu gıdalardan uzak, zeytinyağı ve tahıl ürünlerini içeren Akdeniz beslenme modeliyle beslenilmeli. Mümkünse her gün 30 dakika tempolu yürüyüş yapılmalı. Ek olarak karaciğerin en büyük düşmanı olan alkol tüketiminden kaçınılmalı. Bunların yanı sıra insülin direnci, diyabet ve hiperlipidemi var ise, bu sorunlara yönelik uygulanan ilaçlar da tedavide büyük ehemmiyet taşıyor. İhtiyaç halinde silmarin, karaciğeri sakınan A ve E vitaminleri yada selenyum takviyesi de tedaviye eklenebiliyor. Ek olarak kahve tüketimi karaciğer yağlanmasını, fibrozis ile siroz riskini ve karaciğer kanserini geriletiyor. Günde 3 fincan kahvenin karaciğerde pozitif tesirleri vardır.”