ALEYNA SEVİM/İSTANBUL- İlacı Milliyet’e değerlendiren Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Cengiz Karaçin, “Daha önünde uzun süreç var fakat genel anlamda bu tip kanser araştırmalarında bir yol bulunuyor. O ilk ilaç o kadar da başarıya ulaşmayabiliyor. Sonrasında araştırma icra eden kişinin başka bir hatayı bulmasıyla bunun üstüne daha iyi ve etkili ilaç bulunuyor. Bu açıdan mühim bir adım” dedi.
Kanser tedavisinde ümit olan hap, ABD’nin en büyük kanser araştırma ve tedavi kuruluşlarından kabul edilen City of Hope’daki araştırma ekibi tarafınca geliştirildi. Araştırma ekibi tarafınca üretilen ilacın adı; hemen hemen resmileşmese de, dokuz yaşlarında kansere yakalanıp yaşamını kaybeden Anna Olivia Healey’in baş harfleri ve doğum yılı kullanılarak ‘AOH1996’ olarak belirlendi. İlacın, laboratuvarda meme, prostat, beyin, yumurtalık, rahim ağzı, cilt ve akciğer kanserinden türetilenler de dahil 70 değişik kanser hücresi üstünde kontrol edilmiş olduğu ve hepsi üstünde tesirini gösterdiği iddia edildi.
Doç. Dr. Karaçin, şunları aktardı:
“İlaç şu anda yolun oldukca başlangıcında. İnsan vücudu bu kadar kolay değil. Oldukça iddialı zira daha insanlarda güvenilirliği denenecek ve etkinliği Faz 2 çalışmasında gösterilecek, ki kimi zaman Faz 1 aşamasında etkinliği görülebiliyor. Daha önünde uzunca bir süreç var fakat genel anlamda bu tip kanser araştırmalarında bir yol bulunuyor. O ilk ilaç o kadar da başarıya ulaşmayabiliyor. Aslen sonrasında araştırma icra eden kişinin başka bir hatayı bulmasıyla bunun üstüne daha iyi ve etkili ilaç bulunuyor. Bu açıdan mühim bir adım. Sizin yeni bir yol bulmanız bile ilerleyen dönemde ona yönelik başarı sayılır. Daha ilkin de bu yolak üstüne ilaç hayata geçirmeye çalışmışlar, ilaç olarak hayvanda ve insanda etkin oluşturabilecek forma ulaştıramamışlar. Fakat bu yaptıklarıyla en azından ağızdan alınan bir tablet haline getirebilmişler bunu. Hücre kültüründe ve hayvan modelinde tümör hücrelerine karşı etkili bulmuşlar. Bundan dolayı, insandaki güvenilir dozu bulmak için Faz 1 çalışmasını başlatmışlar.”
Küba’yı geride bıraktı
Doç. Dr. Karaçin, kanser tedavileri için bir dönem Küba’nın oldukca revaçta bulunduğunu belirterek, “Küba’da akciğer kanserinde etkili olabileceğini söyledikleri bir çeşit aşı yapıyorlardı. Klinik çalışmalarına baktığımızda oldukca ender alt grupta kemoterapiyi almış ve hastalığı ilerlemiş, klasik kemoterapiye karşı 1-2 ay daha iyileştirebildiğine dair verisi var. Fakat bu oldukca tatminkar veri değildi açıkçası. Bu piyasaya sürülürken o dönemlerde yeni çığır açan şey immünoterapiler oldu. İmmünoterapiler akciğer kanserinde beş kata kadar daha uzun sağ kalımlar sağlamış oldu. Küba’da 1-2 aylık katkıdan bahsederken immünoterapilerle 4-5 kadar uzun sağ kalımlar elde edilebiliyor. İmmünoterapiler Türkiye’de de ulaşılabilir durumda. mRNA aşıları kansere yönelik başlamıştı. Bu aşılarla ilgili de ciddi gelişmeler var. Bunlar da kanserde yeni sayfa açacak şeklinde duruyor” dedi.