Türk asıllı bir ailenin çocuğu olarak Şam’da dünyaya gelen, Suriye ve Mısır’da eğitim gören Takiyüddin el-Rasıd, 1570 yılında Mısır’dan İstanbul’a gelmiş ve Sultan II. Selim tarafından müneccimbaşılığa tayin edilmiştir. Takiyüddin, kısa bir zaman sonra Osmanlı tahtına geçen III. Murad’ın emriyle İstanbul’da bir rasathane inşasına başlamıştır. Rasathane, astronomların barınma, çalışma mekanları ve bir de kütüphanesi olan çok iyi tasarlanmış bir bina idi. İslam dünyasının en büyük rasathanesi olarak planlanan bu müessese aynı zamanda zamanının en gelişmiş astronomi cihazları ile donatılmıştır. Takiyüddin’in Rasathane’sinin, çağdaşı Avrupalı meşhur astronom Tycho Brahe’nin 1576’da Uraniborg’da kurmuş olduğu rasathane ile benzer özelliklere sahip olduğu, hatta kullanılan alet ve cihazlar bakımından bu ikisinin büyük bir benzerlik arz ettiği göze çarpmaktadır. Takiyüddin Sidrâtü Muntehe’l-Efkâr adlı Zic’inde İstanbul’daki rasat faaliyetlerine onbeş yardımcısı ile birlikte 1573 yılında başladığını belirtmektedir. Buna göre Rasathane çalışmaları başladığı 1573 yılından, yıkılış tarihi olarak herkesçe kabul edilen 22 Ocak 1580 (4 Zilhicce 987) tarihine kadar rasat faaliyetlerini sürdürmüştür.
İstanbul Rasathanesi’ndeki çalışmalarıyla Güneş parametrelerinin hesaplanması için yeni bir metot geliştiren Takiyüddin, sabit yıldızların enlem ve boylamlarının tespitinde ise Venüs gezegeni, Aldebaran ve Spica Virginis adlı iki yıldızı kullanmıştır. Günümüzde 61 derece olarak hesaplanmış olan Güneş’in apojesini, Takiyüddin 63 derece olarak hesaplamıştır. Bu, Kopernik’in (24 derece) ve Tyhco Brahe’nin (45 derece) değerleriyle kıyaslandığında gerçeğe en yakın değerdir.
Batı dünyası, MS. ikinci yüzyılda Batlamyus’tan, onaltıncı yüzyılda Kopernik’e kadar, açıların ölçülmesinde kirişleri kullanmıştır. Bu sebeple 1°’lik kirişin hesaplanması astronomların önemli meselelerinden biri olmuştur. Kopernik bunun için 2°’lik kirişin hesabına dayalı olan ve yaklaşık bir değer veren yöntemi kullanırken Takiyüddin açıların ölçülmesinde, kirişleri değil, İslam astronomi geleneğine uyarak sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjant gibi trigonometrik fonksiyonları kullanmıştır. Uluğ Bey’den esinlenerek sinüs 1°’yi hesaplamak için farklı bir yöntem geliştirmiştir. Diğer taraftan Takiyüddin’in astronomi gözlemlerindeki dakikliği ve hesaplamalarında altmış tabanlı sayı sistemi yerine daha önce el-Öklidisi ve Gıyaseddin Cemşid el-Kaşi (ö. 1429) gibi İslam matematikçileri tarafından geliştirilen ondalık kesirleri trigonometriye ve astronomiye uygulamış, Cerridetü’d-Dürer ve Haridetü’l-Fiker adlı eserinde buna uygun sinüs ve tanjant tabloları hazırlamıştır.
Diğer taraftan Takiyüddin icatlarıyla, daha önce İslam dünyasında kullanılan rasat aletlerine yeni aletler ilave etmiştir. Takiyüddin’in rasathanede kullanmış olduğu aletlerin bazıları: Batlamyus tarafından icad olunmuş zatul-halak, paralaktik cetvel ve usturlab, bazıları daha önce İslam dünyasında kullanılan kadran, zatu’s-semt ve’l-irtifa, zatuş-şubeteyn, rub’u mıstar, zatus-subketeyn, zatul- evtar gibi aletlerdir. Ayrıca Takiyüddin tarafından icad edilmiş olan “muşebbehe bi’l- menatık” adlı sextant aleti Tyhco Brahe’nin icat ettiğine çok benzemektedir. Takiyüddin rasatlarında rasathanede kurmuş olduğu ahşap duvar kadranı ve “saatleri, dakikaları ve saniyeleri gösteren kadranlı bir mekanik saat inşa ettik, her dakikayı beşer saniyeye böldük” diye tarif ettiği kendi yapmış olduğu mekanik saati kullanmıştır. Bu, daha evvel kullanılan saatlerden daha dakik olduğu için uygulamalı astronomi konusunda onaltıncı asrın önemli icatlarından birisi kabul edilmiştir.
Takiyüddin Rasathane’deki gözlemlerine dayanarak, Sidratü Muntehe’l-Efkâr fî Melekûti’l-Feleki’l-Devvar veya Zic-i Şehinşahî adlı bir ziç hazırlamış ve Sultan III. Murad’a ithaf etmiştir. Bu ziç, Güneş cetvellerini ihtiva etmektedir, ancak tamamlanmamıştır. Ceridetü’l-Dürer ve Haridetü’l-Fiker ise Ay cetvellerini ihtiva etmektedir.
Takiyüddin, çalışmalarında İslam bilim adamlarının yazılarını incelemiş ve eserindeki yeni unsurlara daha önceki astronomi eserlerinin bir kritiğini ilave etmiştir. Şüphesiz onun çalışmaları Osmanlı biliminin zirvesini oluşturmuştur ve İstanbul Rasathanesi’nin kuruluşundan sonraki faaliyetleri İslam astronomi geleneğindeki en ileri gelişmeyi sağlamıştır. Rasathanenin devlet adamları arasındaki rekabet ve kıskançlık yüzünden dinî bahaneler ileri sürülerek hazin bir şekilde yıkılması, klasik Osmanlı ilim geleneğinin duraklamasının da başlangıcı olmuştur.