Örgütümüzün gücü gizliliğinde yatmaktadır. Hiçbir yer ve halde adıyla anılmamalı, devamlı başka bir uğraşla anılmalı, illuminati adından asla söz edilmemeli. Örgütün gücü yalnız üyelerimizin çıkarları doğrultusunda kullanılmalı. ..
(Illuminati üyelerine mektup.)
Illuminati 1 Mayıs 1776’da Alman asıllı Adam Weishaupt tarafınca kuruldu; merkezi Bavyera’ydı. Weishaupt, Ingolstadt Üniversitesinde Hukuk Profesörüyken “masonik eğilimlere” merak sarmış, sonunda da bu örgütün temellerini atmıştı. Sadece hükümete karşı çalmış olduğu nedeni öne sürülerek teşkilat merkezi 1786’da basılınca tümüyle yer altına girdi. Illuminati’nin ilk yılları 18. yüzyıl Avrupası’ndan ABD’ya sıçrayarak devam etti. Illuminati’nin Avrupa ve ABD’yı elinde tutan Rockefeller, Kennedy, Rothschild benzer biçimde ailelerin önderliğinde yavaş yavaş dünyaya egemen bulunduğunu, her ülkede iş birlikçi siyasiler ve sivil/asker bürokratlar vasıtasıyla gerektiğinde demokrasiyi pompalayıp gerektiğinde de darbeleri öne çıkardığını artık biliyoruz.
İlluminati’nin korkusu İslam
Bu gün Batı’da İslam Terörü başlığı altında 11 Eylül saldırılarından sonrasında gündeme koyulan senaryo ve ABD’nin bu “yeni terör olgusunu” yok etmek amacıyla Orta Doğu’ya yoğunlaşması Illuminati’nin tasarımlarından biri kim bilir en önemlisidir. İslam ülkeleri arasındaysa büyük bir imparatorluk kültür ve geleneğinden gelmesi, su ve besin benzer biçimde 21. yüzyılın ikinci yarısında muhteşem kıymete binecek iki “nimette de kendine kafi olması”, Türkiye’yi birinci derecede mühim bir hedef konumuna oturtmuştur. Türkiye ya evcil bir süs finosu olacak ya da bölünüp parçalanacak, eyaletlere ayrılacak, İslam dünyasındaki tüm tesiri yok olacaktır. Eh bu gün artık, Tayyip Erdoğan’la Türkiye’nin “evcil bir süs finosu” olmayacağı iyice anlaşıldığına bakılırsa geriye terörün tavan yapmasıyla başlayıp sürecek ve bölünmeyle noktalanacak bir süreç başlatılmıştır. Batı ve uzantıları öylesine bir anlam ifade etmeyen korkuya kapılmışlardır ki, kalkıp İslam’ı soğuk cenk sürecinin öcüsü, Komünizmin yerine oturtmaya kalkışmışlardır. Tüm bu girişimleri yönetense, gene Batılı yazar ve düşünürlere bakılırsa Illuminati nam örgüttür. (The Illuminati—Facts and Fiction. Prof. D.H Rice—Illuminati—Ali Kuzu)
İslam’a batının istediği yönü verecek ülkenin gene bir İslam ülkesi olması şarttır. Başlangıçta bu görevi Tayyip Bey ve AK Parti’nin üstleneceği düşüncesinde olanlar, “one minute” söylemi ve PKK’yı yok etmeye yönelik verilen amansız savaşım, TSK’yı artık NATO değil Türk subaylarının yönetmesi, MİT’in Hakan Fidan’la internasyonal değil ulusal bir haber alma kurumuna dönüşmesi sonucu hayal kırıklığına uğramıştır.
“Delikanlı olun ciğerimi, yiyin”
Tayyip Bey oynanan tüm bu oyunların, kurulan tezgahların elbet farkındadır. Birazcık da alaylı bir halde, Kasımpaşa’da doğup büyümüş olmasına da gönderme yaparak, semti konut tutmuş gerçek kabadayıların ağzıyla Avrupa’ya seslenmiştir: Üzerimize propaganda amaçlı medyanızı, Ermenileri, terör örgütlerini sürmeyin. Delikanlı olun, ciğerimi yiyin!” Bu kadar rahat, bu kadar yalın ve bu kadar her insanın anlayacağı bir üslup kullanmıştır!
Aslına bakarsak vah ki ne vah vah dememiz ihtiyaç duyulan, CHP benzer biçimde cumhuriyeti kurmakla övünen bir siyasal partinin sırf iktidar olabilmek için bu oyuna kayıtsız kalması, kimi süre da arka çıkmasıdır. HDP’yse esasen bu oyunun bir parçasıdır. Söz verilen Türkiye Cumhuriyeti topraklarını ele geçirmek adına, HDP’ye oy veren vatandaşlar değil fakat HDP yönetimi her türlü kaltabanlığa vardır; sonuna kadar. TBMM’de Almanya’nın 1915 Soykırım safsatasına karşı hazırlanan ortak bildiriyi imzalamayan HDP, tam aksine, bir avuç sözde Türkiye kökenli Alman milletvekilinin saçma sapan önergesini desteklemiştir. Bu bile HDP’nin bir üst akıl tasarımı bulunduğunun kanıtıdır.
Tayyip Bey’den umudu kesen ve İslam’ı evcilleştirip denetim altına almayı amaçlayan Illuminati ya da üst akıl, Batının parası, örgütçülüğü, haber alma kabiliyeti ve becerisiyle kurguladığı bir senaryoda, bir imam emeklisini Tayyip Erdoğan ve AK Parti’yi itibarsızlaştırarak alaşağı edip Halife duyuru etme hevesine bile tutulmuş. Akıl ve mantıksızlık ürünü bu senaryo da başarısızlıkla sonuçlanmış, fena bir serüvenden öte geçememiştir.
Tüm bunların ışığında milletçe oldukca dikkatli olmak, her türlü tahrikten uzak kalmak akl-ı selimin daima hezeyana galip geldiğini unutmamak gerekir..
(Meraklısına Not—Haftaya Iluminati’yi irdeleyeceğim detaylı bir yazı dizisini lütfen bekleyin, okuyun efendim)