Frank Prentice, tarihin en büyük vapur kazalarından birini yaşadığında hemen hemen 23 yaşındaydı.
“Asla batmaz” denen o meşhur geminin kısaca Titanic’in ilk yolculuğunda muhasebeci yardımcısı olarak vazife alıyordu. Görevi, geminin para işlerini yönetmek, yolcuların ve mürettebatın gereksinimlerini karşılamaktı.
14 Nisan 1912 gecesi vapur Atlas Okyanusu’nda ilerlerken, kimsenin aklına gelmeyecek şey gerçek oldu. Titanic bir buzdağına çarptı ve battı.
Gemide bulunan 1.500’den fazla şahıs okyanusun dondurucu sularında yaşamını yitirdi. Prentice ise kazadan sağ çıkmayı başaran birkaç yüz kişiden biriydi.
Prentice, o gece yaşadıklarını tam 67 yıl sonrasında 1979’da BBC’de gösterilen The Great Liners belgeselinde söyledi.
1997’de gösterime giren Titanic filmi dünyanın dört bir yanında milyonları ağlatmıştı
“GEMİ BİR ANDA DURDU”
Prentice bir şeylerin yanlış gittiğini hissettiği ilk anı şu sözlerle tanım ediyordu belgeselde:
“Oldukça büyük bir çarpışma olmadı. Ansızın arabanın frenine basmak gibiydi – vapur aniden durdu. Kamaramızdaki lombarlardan biri açıktı. Kafamı dışarı uzattım. Sema açıktı, yıldızlar pırıl pırıl parlıyordu. Deniz sakindi. Ne işe yaradığını anlayamadım.”
Bunun üstüne Prentice, durumu daha iyi anlayabilmek için kamarasından çıkıp güverteye doğru ilerledi.
Etrafta buzlar bulunduğunu görebiliyordu fakat bir buzdağına çarptıklarına dair bir işaret ya da su seviyesinin üstünde bir hasar yoktu.
Ne var ki suyun altındaki hasar batmaz denen gemiyi batıracak kadar büyüktü.
GEMİNİN BATACAĞINA KİMSE İNANMIYORDU
Hanımefendilerin ve evlatların filikalara binmesi için duyuru yapılsa da yolcular gemiden inmek için oldukça gönülsüzdü. Prentice bunun iki sebebi bulunduğunu söylemiş oldu.
Birincisi filikaya inebilmek için 21 metreden aşağı atlamaları gerekiyordu. İkincisi de geminin batacağına kimse inanmıyordu.
Prentice, “Ihmal etmeyin, gemide 16 filika vardı ve her biri 50 kişilikti. Eğer filikalar dolmuş olsaydı 800 kişiyi kurtarabilirdik. Fakat yalnız 500 kişiyi kurtarabildik” diye konuştu.
“BOYDAN BOYA ÇATIRDADIĞINI DUYABİLİYORDUNUZ”
Prentice’e ve birkaç görevliye, depodan taşıyabildikleri tüm bisküvileri getirme emri verildi.
Güverteye döndükleri noktada vapur epey yana yatmıştı ve Prentice filikalara ulaşmak için süratli hareket edemiyordu.
Prentice aceleyle can yeleğini giymeye çalışırken vapur hızla sulara gömülüyordu. Üçüncü derslik kamaralardaki yolcular ürkü içinde güverteleri doldurmuştu.
Peşinden Titanic ansızın ikiye ayrıldı.
Prentice, “Aniden hızla terfi etti. Geminin omurgasının boydan boya çatırdadığını duyabiliyordunuz” dedi.
Titanic’in batığı bugün hâlâ denizin dibinde yatıyor
YAŞAMA ŞANSI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORDU
Geminin bir parçası suyun üstünde yükselirken, Prentice bir kalasa tutunmuştu. Sadece tutunduğu yeri bırakıp suya dalmaktan başka bir şansı yoktu.
“Belime bir cankurtaran simidi geçirip büyük bir gürültüyle suya indim” diyen Prentice, okyanusun buzlu sularında etrafına baktığında her yerde cansız bedenler görmüş oldu.
O esnada vapur suyun altında gözden kayboluyordu.
Prentice, ölmek istemiyordu fakat yaşamak için oldukça fazla şansı bulunduğunu da düşünmüyordu.
Prentice, “Yavaş yavaş donuyordum fakat Tanrı’nın inayetiyle bir filikaya denk geldim ve beni sudan çıkardılar” sözleriyle söyledi sonraki dakikaları.
“BEN ONU KURTARDIM, O DA BENİ KURTARDI”
Filikaya bindirildikten sonrasında etrafına bakınan Prentice, yanında oturan hanımı tanıdığını fark etti. Balayı seyahati için eşiyle beraber Titanic’i tercih etmiş olan Virginia Estelle Clark’tı o hanım.
Prentice, vapur batmadan ilkin Clark ve eşi Walter’ın can yeleklerini giymelerine yardım etmiş, hatta “Walter da gelecek arkandan, merak etme” diyerek hanımı bir filikaya binmeye ikna etmişti.
Prentice filikaya bindiğinde Clark, “Walter’ı gördün mü?” diye sordu. İlerleyen günlerde Walter’ın yaşamını kaybedenlerden biri olduğu anlaşılacaktı.
Prentice, suda neredeyse tamamen donduğunu, muhtemelen Clark’ın omuzlarına sardığı bir pelerin yardımıyla hayata tutunduğunu belirterek, “Ben onun yaşamını kurtardım; kısaca sanırım o şekilde oldu. Peşinden o da benim hayatımı kurtardı” dedi.
RMS Carpathia yüzlerce kişiyi okyanusun dondurucu sularında ölmekten kurtardı
70 YIL BOYUNCA KÂBUSLAR PEŞİNİ BIRAKMADI
RMS Carpathia’nın telsiz operatörü, Titanic’in yardım çağrısını aldığında, vapur ortalama 97 kilometre uzaktaydı.
Derhal rotasını kaza yönüne çeviren Carpathia, kazadan sağ kurtulmayı başarmış 700 kadar kişiyi New York’a götürdü. Onlar içinde Prentice de vardı.
Prentice 1982 senesinde 93 yaşlarındayken yaşamını yitirdi. Yaşamının geri kalanında gençken yaşamış olduğu ve gölgesinden bir türlü kurtulamadığı bu trajediden bir hatırayla yaşadı: O gece kolunda takılı olan saat, 02.20’de durmuş adeta zamanı dondurmuştu.
Prentice, BBC belgeselinde, “Tıpkı benim şeklinde donmuştu. Sanırım suyun içinde aşağı yukarı 20 dakika dayanabilmiş” ifadelerini kullanıyordu saati için.
Titanic hakkında konuşmanın kendisini rahatsız edip etmediği de sorulan Prentice, sözlerini şöyleki noktalıyordu:
“Muhtemelen bu gece gene rüyama girecek; bir kâbus daha göreceğim. Bunun için fazla yaşlı olduğumu düşünebilirsiniz fakat anlatsam inanamazsınız. Geceleri yatağa uzanınca her şeyi en baştan tekrardan yaşıyorum.”
BBC’nin “Titanic survivor recalls disaster: ‘I shall probably dream about it tonight'” başlıklı haberinden derlenmiştir.