Rivayete göre; Türkiye’de bir milyona yakın heykel, büst, anıt, vs. var. Bunların bakımı, onarımı, eskiyenlerin değiştirilmesi kolay iş değil.
Hadi bakım, onarım bir şekilde yapılır diyelim, peki onarılamayacak kadar bozulmuş, tahrip olmuş heykelleri ne yapacaksınız?
Atatürk heykeli değilse kolay, atıp yenisini dikersiniz ya da dikmezsiniz. Ama ya Atatürk heykeli ise?..
Alın size hiç yoktan bir soru: Zaman içinde bir yerleri kırılan, rengi değişen ya da bir şekilde tahrip olan eski Atatürk heykelleri ne yapılıyor?
Öyle ya: İşin içinde “Atatürk” olunca atamazsınız, satamazsınız… Memleketim Rize’de heykelin yerini birkaç metre değiştirdiler diye kıyamet kopmuştu.
Hele bir de belediye AK Parti’de ise, “ört ki ölem!” Envai çeşit yalan üretilir.
Heykeltıraş Aylin Tekiner, Işıl Öz’e (29 Temmuz 2010, Turkish Journal) verdiği röportajda, Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde yaşanan böyle bir olaydan bahsediyor: “Eski Atatürk anıtının nereye gönderildiğini kaymakamlıktaki bir görevliye telefonda sormam üzerine kısa bir sessizliğin ardından anıtın trajikomik akıbeti ortaya çıktı. Anıt imha edilmişti…
Sonrasında kaymakamlığın verdiği yazılı cevapta, 2005 yılına kadar meydanda bulunan Atatürk anıtının iklim koşullarından dolayı yıpranmış olması nedeniyle imha edildiği bildirilmiş ve arkasına imha tutanağıyla birlikte fotoğraflar iliştirilmişti.
İmha tutanağında, Atatürk anıtının imha edilmesi için oluşturulan komisyonun (İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili, Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni, Özel İdare Müdür Vekili ve Emirdağ Belediyesi İnşaat ve Fen İşleri Amiri) yaptığı inceleme sonucu, alçıdan yapılmış olan heykelin kullanılamayacak durumda olduğu, bakımının mümkün olmadığı, heykelin bu haliyle ortada kalmasının Yüce Atatürk’ün manevi şahsiyetine uygun düşmeyeceği anlaşıldığından, bahse konu heykelin, muhafaza edildiği Emirdağ Belediyesi İtfaiye Amirliği arazisine, büyük bir çukur kazılarak gömülmek suretiyle imha edilmesine oy birliği ile karar verildiği yazılıydı.”
Cenaze namazı da kılmışlar mı, orası meçhul. Devam ediyor:
“AKP’li Belediye Başkanı, ‘can havliyle’ açıklamalarda bulundu. Anıtı küçük ilçelere, okullara teklif ettiklerini ancak ‘heykel sorunlu’ diye kimsenin almak istemediğini, zaten son zamanlarda heykelin bir kolunun kırıldığını ve eteğinden parça koptuğunu anlattı. Ve makamını altı ayrı Atatürk resmiyle süsleyen ve üstüne basa basa Atatürkçü olduğunu vurgulayan Başkan: ‘Alnıma silah dayasanız size heykelin nereye gömüldüğünü yine de gösteremem’ şeklinde beyanlarda bulundu…”
Aman ha, “Bu nasıl bir korkudur” diye sormayın. Bu, sadece Atatürk’ü değil, büstlerini bile kendisiyle özdeşleştiren “devlet korkusu”dur! Böyle korkulara sadece diktatörlüklerde rastlanır.
Aylin Tekiner, buna da değiniyor: “Atatürk anıtının gömülerek imha edilmesi, ‘kuramsal’ diyebileceğimiz bir korkuya ve çıkmaza işaret eder. 1951’de kabul edilen Atatürk’ü Koruma Kanunu çerçevesinde Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ya da anıtları tahrip etmek, kırmak, bozmak, kirletmek ya da bu eylemleri azmettirmek ağır hapis cezasına tabidir. Dolayısıyla bir Atatürk anıtının estetik nitelikten tamamıyla yoksun olması, figürün Atatürk’le uzaktan yakından ilgisi bulunmaması bu anıtın gönül rahatlığıyla imha ettirilmesi için yeterli ve geçerli neden değildir. Bir bürokrat ancak yenisini yaptırarak bir Atatürk anıtını kaldırabilir ve estetik niteliği ve yıpranmışlığı her ne olursa olsun eski anıta yeni bir yuva bulmakla yükümlüdür. Atatürk anıtını her ne sebeple olursa olsun kırarak imha etmek ‘mürteci’ ve ‘Atatürk düşmanı’ ithamına maruz kalma anlamına geleceği için, ‘saygıda kusur etmeden’ anıtı gömmek ‘akıllıca’ bir hamle olsa gerek.”
Yavuz Bahadıroğlu/17 Şubat 2017-YeniAkit