2024 hususi bir yıl. 2020 de hususi bir yıldı. Aynı şekilde 2028 de hususi bir yıl olacak. Niçin? Zira hepsi birer artık yıl…
Hafızası iyi olanlar ve dersi derste dinleyenler 🙂 hatırlayacaktır: Dünya’nın Güneş’in etrafındaki bir tam turuna ‘yıl’ denir. Bir yıl 365 gün 6 saat sürer. Bu 6 saatler birikir birikir ve dördüncü senenin sonunda 24 saat şu demek oluyor ki 1 gün eder. Bu fazladan 1 gün her dört yılda bir Şubat ayının sonuna eklenmiş olur. Şubatın 29 gün olduğu yıllara da artık yıl denir.
Peki artık senenin tarihçesini biliyor musunuz?
Bu uygulamanın kökenleri Antik Roma’ya kadar uzanıyor. Aslına bakılırsa o dönemde bir takvim yılı 355 gün sürüyordu. Zira takvimin temelini Ay’ın döngüleri ve evreleri oluşturuyordu.
Romalılar süre içinde bir tuhaflık fark etti: Aylarla mevsimlerin senkronu bir türlü tutmuyordu.
Bu problemi aşmak için takvime Mercedonius (Mercedinus, Interkalaris yada Intercalaris de deniyordu) isminde olan bir ay ilave edildi. Bunun sonucunda bir yıl 355 gün ertesi yıl 377-378 gün oluyordu. Bu seviye kısa-uzun-kısa-uzun şeklinde devam ediyordu.
(Günümüzde kullandığımız takvimle) MÖ 45 senesinde Roma İmparatoru Jül Sezar, hakimiyeti altındaki topraklarda bir Güneş takvimi kullanılmasına karar verdi. Bu takvim, Antik Mısırlıların kullandığı takvimi model alıyordu. Bu takvimde her dört yılda bir Şubat ayına extra bigün ilave ediliyor böylece Dünya’nın Güneş çevresindeki hareketine uyum sağlanıyordu.
Sadece meydana getirilen bu değişim de kafi olmadı. İnsanlar süre içinde Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşünün 365,25 gün değil 365,24219 gün (şu demek oluyor ki 365 gün 5 saat 49 dakika 1,1 saniye) sürdüğünü fark etti. Dolayısıyla her dört yılda bir takvime 1 gün eklemek de aslen gerekenden birazcık daha çok düzeltme yapmak anlamına geliyordu.
1582 senesinde Papa 13’üncü Gregori, minik bir değişikliği öngören bir buyruğa imza attı. Her dört yılda bir artık yıl uygulaması devam edecekti sadece “yüzyıl yılları” denen 1700 ya da 2100 şeklinde 100’e tam bölünebilen seneler artık yıl olmayacaktı. Bunun istisnası ise 400’e tam bölünebilen (mesela 2000) yıllardı.
Kulağa kafa karıştırıcı gelse de Papa Gregori’nin yapmış olduğu bu ince ayar yardımıyla takvimin Dünya’nın dönüşüyle olan senkronizasyonu daha isabetli hale geldi. O günden sonrasında takvim de Gregoryen takvimi olarak anılır oldu.
Artık seneler olmasa ne olurdu?
Eğer takvimde bu minik ayarlamalar yapılmamış olsaydı süre içinde mevsimler kayar, ekinokslar ve solstisler bugün bildiğimiz durağan(durgun) tarihlerinde meydana gelmezdi. Takvim Temmuz’u gösterirken kış havası yaşanırken çiftçiler ekim ve hasat zamanlarını hesap edemezdi.
Dünyada kullanılan değişik takvimler zamanı değişik şekillerde izler. Mesela hem Ay hem de Güneş’e gore düzenlenen Yahudi takvimi, 19 senelik bir döngüye haiz büyük bir bulmaca şeklinde. Hususi kutlamaların doğru zamanda gerçekleşmesini sağlamak için bu takvime ara sıra bir artık ay ekleniyor.
Hicri takvim daha da değişik. Ay’ın evrelerini takip eden bu takvime fazladan gün eklenmiyor. Bir kameri yıl yalnızca 355 gün uzunluğunda olduğundan, hicri takvimdeki mühim tarihler, Güneş takvimine gore her yıl 10 ila 11 gün daha erken hareket eder.
Mesela Ramazan, hicri takvimin dokuzuncu ayı. Ramazan bu yıl 11 Mart’tan 9 Nisan’a kadar sürecek. 2025 senesinde ise 1-29 Mart tarihleri içinde, 2026’da ise 18 Şubat’tan 19 Mart’a kadar devam edecek.
Astronomi bilimi, etrafımızdaki vakaları gökyüzündeki vakalara bağlayarak günlük yaşamlarımızı anlamlandırmanın bir yolu olarak ortaya çıktı. Artık yıl terimi da insanların ilk çağlardan beri kaotik şeklinde görünen koşullarda seviye tutturmayı başarmalarının iyi bir örneği.
Antik çağlarda yaşamış gökbilimcilerin ve vizyonerlerin yaratıcı fikirlerinden doğan rahat fakat etkili araçlar, çevremizdeki dünyayı anlamaya dair ilk bakış açılarını sağlamış oldu. O denli ki astrometri ve astronomik nesnelerin listeleri şeklinde bazı kadim yöntemler bugün bile varlığını sürdürüyor.
IFLScience‘ın içeriğini Sevin Turan Türkçeleştirdi.