SORU: Bizde İngilterede, İsviçrede, Norveçte olduğu benzer biçimde gerçek bir demokrasi olabilir mi?
CEVAP: Olması imkansız, olması mümkün ve olası değildir. Bundan dolayı bizim tarihî, toplumsal, kültürel, etnik yapımız buna uygun değildir. Cumhuriyet tarihinde, 1924’ten bu güne, en fazla demokrasi son on beş yıl içinde olmuştur. Onun hali ve kalitesi de meydandadır.
SORU: Demokrasi olmasın mı diyorsun?
CEVAP: Türkiyenin kimliğine, kültürüne, yapısına uygun hak, âdil, doğru dürüst bir sistem/seviye kuruluncaya kadar olsun fakat galiba bu kadar olabiliyor. Bendeniz bir Müslüman olarak demokrasiyi din benzer biçimde mutlak ve emsalsiz bir kıymet olarak benimseyemem.
SORU: Türkiye’deki Müslüman Sünnî çoğunluk, son demokrasi serbestliğinden, imkanlarından, fırsatlarından yararlanabildi mi?
CEVAP: Maalesef yararlanamadı. Sünnîler ne tek bir Ümmet olabildiler, ne da başlarına, kendisine biat ve itaat edilen âdil ve râşid bir İmam seçebildiler. Demokratik imkanlardan gereği benzer biçimde/kadar yararlanamadılar.
SORU: Sünnîlerin bu konudaki gafletinin, başarısızlığın ana sebebi nedir?
CEVAP: Kemalizmin onları yabancılaştırmış, uyuşturmuş, taşra ve kırsal kesim şifahî kültür kuyusuna düşürmüş olmasındadır. Demokrasinin imkanlarından, fırsatlarından yararlanabilmek için yüksek uygarlık kültürüne haiz olmak gerekir.
SORU: Demokrasiden İslam’a geçiş sizce mümkün müdür?
CEVAP: Pekâlâ mümkündür. Bunun için, Batı kültürü seviyesinde, hattâ ondan da üstün seviyede; on milyonlarca Müslümanı uyaracak, aydınlatacak, bilgilendirecek, yönlendirecek, şuurlandıracak nitelikli kadrolar bulunması gerekir.
SORU: Türkiyenin bugünkü çıkmazının ardında ne vardır?
CEVAP: Hahambaşı Hayim Nahumun ve onun çömezlerinin doktrini vardır.
SORU: Nedir o?
CEVAP: Data çağındayız, interneti açın, karşınıza çıkacak ciddî veri ve kaynakları lütfen okuyun, çözümleme yapın, değerlendirin.
SORU: Bazıları demokrasi küfürdür diyor.
CEVAP: İslam’ı ikinci plana atılır, demokrasi dinin üstüne çıkartılır, hattâ sapık bir din haline getirilirse elbet sövgü olur. Lakin, demokrasiyi İslamî sisteme geçmek için bir köprü olarak görmek sövgü olmaz.
SORU: Sekülarizm, din ile dünyayı birbirinden ayırmak nedir?
CEVAP: Küfürdür. İslam dünyayı ve dünya işlerini tanzim için gönderilmiştir. Dini dünyadan kopartınca onun bir tek adı ve resmi kalır, içi boşalmış olur.
SORU: Kripto Yahudi azınlık, son 90 yıl içinde ne yapmış oldu?
CEVAP: Bir İslam Cumhuriyeti olan 1923 Cumhuriyetini bir Yahudi Cumhuriyeti haline çevirmek için çalıştı ve rejim terörü ile azca zamanda fazlaca işler becerdi.
SORU: 1923’te kurulan Cumhuriyet bir İslam Cumhuriyeti mi idi?
CEVAP: İdeal bir İslam Cumhuriyeti olmasa bile dıştan bir İslam devletiydi. Anayasasının ikinci maddesinde “Devletin dini İslam’dır” yazılıydı. İstanbul’da Dolmabahçe sarayında Büyük Millet Meclisi tarafınca seçilmiş bir Halife vardı. Başta Mecelle olmak suretiyle kanunlar İslam Şeriatine ve fıkhına uygundu. Hafta tatili cuma günüydü. Başta Cumhurbaşkanı M. Kemal’in eşi Latife hanım olmak suretiyle tüm İslam bayanları tesettürlüydü. Kabinede Şer’iye vekili vardı. Medreseler ve tekkeler açıktı. Ramazan günlerinde açıkta oruç yenilmiyordu, yasaktı. Hattâ, İstanbulda şapka giyen züppe Müslümanlar tutuklanıyordu. Tüm toplu taşıma vasıtalarında hanımefendilerin bölgeleri ayrıydı. Galatasaray lisesinde bile 600 kişilik bir cami vardı, bu caminin resmî bir imamı vardı, ezan okunup cemaatle namaz kılınıyordu. (Bu cami 1924’te kapatılmış, izci salonu yapılmıştır.) Askerî birliklerde, harp gemilerinde asker müftüler, imamlar vardı.
SORU: Bunlar sizce iyi şeyler midir?
CEVAP: Yersiz bir sual… Benim benzer biçimde bir Müslüman için elbet iyi şeylerdir. Dönmeler, Kriptolar istemeyebilir fakat ben taraftarım. Benim dinim bana, onların dini onlara…
SORU: Türkiyenin durumu nasıldır, ülke nereye gidiyor?
CEVAP İslamî ölçü ve kriterlerde bakılırsa durum iyi değildir; büyük kirlenme, kaos, kargaşa, çözülme, dağılma, terör vardır. Bunun sonu çöküştür.
SORU: Vatanımızda politika kirlenmiş midir?
CEVAP: Kirlenmiş demek hafifçe kalır, fazlaca kirlenmiştir. Temiz bir politika için kafi sayıda temiz, nitelikli, ziyalı, ahlaklı, faziletli eleman olması gerekir.
SORU: Bu şekilde elemanlar iyi mi yetişir?
CEVAP: Okullarda yetişir. Türkiyenin bu şekilde okulları yoktur.
SORU: Türkiyeyi düze çıkartacak nitelikli insanoğlu yetiştirecek okullar kurulamaz mı?
CEVAP: Sözle kurulur fakat bugünkü insan kalitesi ile realitede kurulamaz.
SORU: Peki bu durumda ne olacak?
CEVAP: İnsanlar kendi yatay cüz’î iradelerini kullanarak var güçleriyle, ellerindeki tüm imkanlarla iyilik, doğruluk, ıslah, hakkaniyet için çalışmazlarsa devreye dikey yönetim girer ve büyük, korkulu, dehşetli gelişmeler olur. Bir ihtimal bundan sonrasında bir düzelme olur.
SORU: Şu anda Türkiyenin önündeki en büyük engel nedir?
CEVAP: İslamî hizmetleri mıncıklayan fena, düzmece, bozuk sözde Müslümanlar, din sömürücüleri, yarı mühtediler, münafıklar, sürekli olarak haram yiyenler, yetersizlerdir. Onlar tasfiye edilmez, dönem dışı bırakılmazsa, kenara itilmezse, mıncıklamalarına son verilmezse ne kurtuluş olur, ne düzelme, ne de yükseliş.
SORU: Ümitsiz misiniz?
CEVAP: Allahtan umut kesilmez. Mehdinin zuhurundan, İsa aleyhisselamın nüzulünden sonrasında dehşetli savaşlar olacak, yer yerinden oynayacak, büyük sayıda insan ölecek, ondan sonrasında düzelme olacak, Altın Çağ başlayacaktır. Sonrasında gene bozulma ve Kıyamet…