CHE Guavara Nasıl Öldürüldü
İlginç yaşam hikâyesi ve devrimci kişiliğiyle dünya komunisderinin idollerinden biri olmayı başaran Che Guavara, 1928 senesinde Arjantin’de doğan; parlak zeka, atak, yürekli ve maceraperest bir genç olarak yetişmiş ve tıp tahsilini tamamlayarak hekim olmuştur. Bu öğrenim esnasında Latin ABD’yı baştan başa dolaşan ve motosikletiyle geçmedik yer bırakmayan delikanlı halkların yoksulluğunu ve bir kurtuluşa muhtaç olduklarını düşünerek Marksizmi benimseyip komünist ideolojiye kendini adamıştır.
Bu uğurda akıl almaz mücedelelere atılan genç hekim, Küba’da toplumcu bir ihtilal gerçekleştirmek isteyen Fidel
Kastro ile tanışmış ve onunla beraber Küba’ya geçerek mücadeleden başarıyla çıkmıştır. Kübalı olmadığı halde kısa sürede yeni iktidarın en tanınmış adamı olan Che Guavara ülkenin merkez bankasına başkanlık yapmış olduğu benzer biçimde bir süre
sonrasında endüstri bakanlığına getirilmiştir. 1964 senesinde Kastro’dan sonrasında Küba’nın ikinci adamı benzer biçimde görünen Che Guavara, Küba heyetinin başı olarak Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak suretiyle New York’a gitmiş, ondan sonra Paris’e gelmiş ve buradan, üç ay devam eden internasyonal gezilerine adım atmıştır. Çin, Mısır, Cezayir, Gana, Gine, Mali, Kongo ve Tanzanya benzer biçimde ülkeleri gezip resmî görüşmeler icra eden genç gerillacı 1965 senesinde Küba’ya döndükten bir süre sonrasında ortadan kaybolmuştur. Onun kayboluşu iki yıl kadar tam bir muamma olarak kaldıktan sonrasında kendisinin Kongo’da bulunmuş olduğu ve burada komünist bir ihtilal için gerilla hareketlerine giriştiği ortaya çıkmıştır. Hadiseden Kastro’nun haberdar olduğu ve Che’yi kararından vazgeçiremediği için kayboluşu hakkında suskun kalmış olduğu
bildirilmiştir. Tahminlere nazaran o dönemde Sovyetlerin politikasından ziyade Çin komünistlerini örnek alan Che ile Kastro anlaşamamaktadırlar.
Kongo’da başarı göstermiş olamayan Che Guavara bu sefer gizlice Bolivya’ya geçmiş, Küba devriminin bir benzerini burada gerçekleştirmek için gene akıl almaz gerilla harekederine girişmiştir. Onun Bolivya’da olduğu Kastro tarafınca da
bilinmekte, hatta kendisine gizlice yardım edilmektedir. Ne var ki Che Guavara’nın faaliyetleri hem Bolivya hükümeti, hem de ABD tarafınca da takip edilmiş olduğu için bir süre sonrasında kampının bulunmuş olduğu yer öğrenilmiş ve hemen hemen 39 yaşlarında bulunan genç devrimci giriştiği kısa bir çarpışmadan sonrasında yakalanmıştır.
Bolivyalı askerler derhal öldürülmesi için devlet başkanından buyruk aldıklarından onu herhangi bir yargılamaya doğal olarak tutmadan, geceyi bir mahpus olarak geçirdiği köhne okul içinde öldürmüşlerdir.
Bir çarpışma esnasında öldürülmüş olduğu izlenimi vermek suretiyle bacaklarına onlarca kere ateş edilen Che Guavara’nın cesedi bir helikopterle Vallagrande şehrine götürülmüş, askerî bir hekim tarafınca elleri kesildikten sonrasında gizlice
gömülmüştür. Cesedinin yakılarak yok edilmiş olduğu de açıklanmıştır.
Kastro eski devrimci arkadaşının öldürüldüğünü haber alınca ülkesinde üç gün yas duyuru etmiş, 1997 senesinde da cesedinden kalanları Küba’ya getirtip bir anıt mezara koydurmuştur.
Yazdığı hatıraları, şiirleri ve öğütlediği gerilla taktikleriyle aşırı derecede saldırgan bir kişiliği olduğu anlaşılan ve hakikaten bir fazlaca sefer acımasız katiamlara da imza atmış olan Che Guavara ölümünden sonrasında dünya komünistlerince bir efsâne haline dönüştürülmüştür.