Direk söze giriyor ve diyorum ki, bugün (29 Nisan günü) 1916 yılından 1952 yılına kadar coşkuyla kutlanan “Kut Bayramı”dır…
“Kut bayramı”nız mübarek olsun…
Başta Halil Paşa (Kut) olmak üzere, “Kut’ül Amare Savaşı”nı kazanıp bu günü bize armağan eden şanlı komutanlarımıza ve şerefli şehitlerimize rahmet diliyorum. Bazen aksasa da 1952’lere kadar kutlanan bu “Zafer Bayramı”nın yeniden kutlanmaya başlanmasını teklif ediyorum.
Kut’ül Amare Bayramı’nı kutlamaktan vazgeçerek İngilizleri sevindirdiğimiz yeter!.. Tekrar kutlamaya başlayarak biraz da biz sevinelim…
Çünkü bu bayram bir “armağan”dır: Bu bayram Halil Paşa’nın ve İngilizlerin işgali altında olan Kut’ül Amare kasabasını ele geçirmek için onun emrinde aralıksız 4,5 ay kanını döken kahraman Mehmedciklerin armağanıdır!
Zaferin şanlı komutanı Halil Paşa tarafından 29 Nisan 1916 tarihinde Altıncı Ordu’ya günlük emir olarak yayınlanan aşağıda metinde görüleceği gibi 29 Nisan günü “Kut Bayramı” ilân edilmiştir. Buyurun, “Orduma!” başlıklı emri okuyalım…
“Arslanlar!.. Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.
Bize ikiyüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, binbeşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir.
Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve on bin neferini şehit vermiştir. Fakat buna mukabil bugün Kut’da 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir.
Şu iki farka bakınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu vakayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.
İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyeti harbiyemiz karşısında muvaffakiyeti atiyemizin parlak bir başlangıcıdır.
Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulyatta, semavatta kızıl kanlarla pervaz ederken, gazilerimiz de atideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.
Mirliva Halil, Altıncı Ordu Kumandanı. 24 / 04 / 1916”…
Yani bu bayram, şehitlerimizin ve gazilerimizin vasiyetidir.
•
İngiliz tarihçisi James Morris, Kut’un kaybını “Britanya askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi” olarak kitabına geçirdi.
Bazıları da “1842’deki Kabil bozgunundan beri İngiliz ordusunun yaşadığı en aşağılayıcı hezimet” olarak değerlendirdiler.
Russel Braddon, Halil Paşa’nın Kut’a girişini şöyle tasvir ediyor:
“Kır bir atın üzerinde şık üniformalı, kelebek gözlüklü, dimdik duran Albay’ın komutasındaki sağlam, dayanıklı, pis haki üniformalı, sırtları çantalı, bin kilometre yürümekten postalları parçalanmış Türk askerleri, trampetlerin ritmine uygun bir yürüyüşle şehre girdiler.
Araplar alkışlıyor ve Albay’ın çizmelerini öpmeye çalışıyorlardı. Ama onları itti…
İngiliz subayları teker teker kılıçlarını teslim ettiler, o da başıyla selamlayarak alıyor ve ellerini sıkıyordu.
General Townshend’in kılıcını Halil Paşa gelerek özel olarak aldı ve kendisine iade etti.”
10 bin Kut’ül Amare şehidinin, Halil Kut, Ali İhsan Sabis, Süleyman Askeri, Sakallı Nureddin Paşa gibi komutanlarımızın ruhlarını şad etmek istiyorsak, bugün “Kut Bayramı” olarak kutlanmalı.
Yeniakit/Yavuz Bahadıroğlu.29 Nisan 2016