[ad_1]
Eda Özdemir / Pembenar Özel – Ağzımızın vücudumuza açılan kapı olduğunu ve ağız sağlığı ile tüm vücut sağlığının bağlantılı olduğu fikri yıllar önce birçok insanın çoğunlukla yadırgadığı bir durumdu. Yine o dönemlerde kalp hastalığından şüphelenen bir doktor, muhtemelen hastayı bir diş hekimine sevk etmeyecekti. Bu durum, diyabet, hamilelik ya da diğer tıbbi durumlar için de geçerliydi. Ancak zaman değişti. Son 5 ila 10 yılda ağız sağlığı ve vücut sağlığı arasındaki olası bağlantılara olan ilginin arttığı görüldü.
Prof. Dr. Yasemin Özkan ”Ağzımız hastalıklara neden olan bakteri ve virüsler için giriş kapısıdır. Ağız içindeki enfeksiyonlar sadece bu bölgede sınırlı kalmaz ve bakterilerin ürettiği toksik ürünler kan dolaşımına katılarak bireylerin genel sağlığını etkileyebilir. Bu noktada yapılan bilimsel araştırmalara baktığımızda diş eti iltihabının diyabet, kalp-damar hastalıkları, damar sertliği, gebelerde düşük ve erken doğum riskini arttırabildiği gösterilmiştir. Bunun yanı sıra ağız ve diş sağlığının bozulması, sindirim sistemini etkileyerek mide ve bağırsak rahatsızlıklarına da sebep olabilir. Son zamanlarda yapılan bir çalışmada, ciddi diş eti hastalığı olan kişilerin kronik bir rahatsızlığa sahip olma olasılığının %40 daha fazla olduğunu bildirmiştir. Ayrıca güncel ulusal ve uluslararası bilimsel makalelerde de ağız sağlığı kötü olan kişilerin Covid-19 hastalığını daha şiddetli geçirdiği bildirilmiştir.” açıklamasında bulunarak ağız sağlığının öneminin altını çizdi.
Ağızdaki yaralar ciddi hastalıkların belirtisi olabilir
Ağızda oluşan yara ve aftlar, konuşma, yutkunma ve çiğneme gibi hareketler esnasında zorluğa neden olur ve gündelik yaşamı olumsuz etkiler. Üstelik bu tür yaralar bazı hastalıkların belirtileri olabilir. Prof. Dr. Yasemin Özkan, bu tür yaraların sebebinin herpes, frengi, herpanjina gibi enfeksiyonlar kaynaklı olabileceği gibi; Behçet hastalığı, kan hastalıkları, vitamin eksiklikleri, bağırsak hastalıkları, romatolojik hastalıklar ve hatta AIDS hastalığına bağlı olarak oluşabileceğini söyledi.
Özkan, ağız içinde oluşan yaraların bazen birkaç gün içerisinde kendiliğinden iyileşebilecek küçük çizikler şeklinde olabilirken bazı durumlarda iltihaplanarak aft adı verilen ağrılı yaralara dönüştüğünü; tedavilerinde ise genellikle doğal yöntemler, gargaralar ve bazı durumlarda da antibiyotiklerden yararlanılabileceğini belirtti. Ağız yaralarının sürekli olarak tekrarladığı veya birkaç gün içerisinde iyileşmeyip büyümeye ve kötüleşmeye devam ettiği durumlarda altında yatan farklı bir hastalık olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyleyen Özkan, yaraya yönelik tedavi uygulanırken aynı zamanda farklı bir hastalık olup olmadığının da araştırılması gerektiğini söyledi.
Dişleri günde 2 kez fırçalamak yeterli değil
Sanılanın aksine günde en az 2 defa 2 dakika dişleri fırçalamak diş sağlığı için yeterli değildir. En etkin ve doğru fırçalamayı yapsak bile diş yüzeylerinin ancak görünen alanlarını temizleyebildiğimizi söyleyen Özkan, diş fırçalarının da kullanıma bağlı olarak zamanla etkisini ve verimliliğini kaybettiğini söyledi. Özkan, etkili bir fırçalama için diş fırçalarının 3 ayda bir değiştirilmesini önerdi.
Diş aralarında kalan yemek artıkları ve bakteri plaklarını temizlemek için diş ipi ya da ara yüz fırçaları günde en az bir kez tercihen de akşam dişler fırçalandıktan sonra kullanılması gerektiğini söyleyen Özkan, dişlerle birlikte dil temizliğinin de ağız sağlığının olmazsa olmazlarından olduğunu söyledi. Bu sebeple dil yüzeyinin de diş temizliği tamamlandıktan sonra fırça ile temizlenmesi gerektiğini söyleyerek, diş çürüklerine ve dişeti hastalıklarına yol açan bakteri plağı birikimine engel olabileceğimizi söyledi. Bunun yanı sıra ağız bakımını desteklemek için ilave olarak da gargaraların da kullanılabileceğini söyleyen Özkan, ağız gargaralarının hiçbir zaman diş fırçalamanın yerine geçmeyeceğini; sadece ağız bakımını desteklemek amacıyla kullanılabileceğini belirtti.
Ağız sağlığı doğumdan itibaren başlar
Yeni doğan bir süt bebeğinin bile ağız bakımının yapılması, emzirme sonrası temiz bir bezle ağız içinin silinmesi gerektiğini söyleyen Özkan, dişlerin çıkmasını takiben de uygun fırça ve macunlarla dişlerinin fırçalanması gerektiğini söyledi. Bunun yanı sıra iki yaş ve altındaki çocuklara diş macununu tükürmeyi öğretmenin zor olduğu dönemde kesinlikle florür içermeyen bir diş macunu kullanılması gerektiğini söyleyen Özkan, fazla florür alınan durumlarda dişlerde renklenme veya çukurcuklanma görülebileceğinin altını çizdi.
3 yaş üstü çocuklarınızın dişleri çıkmaya başlar. Sağlıklı ergen dişleri için bunları temiz tutmak büyük önem taşımaktadır. Bu yaşlarda dişlerini fırçalamasını sağlamak zor olabilir ancak dişlerinin günde iki kez temizlenmesi önemlidir. Özkan, diş minesinin korunmasına ve güçlendirilmesine yardımcı olan, en az 500 ppm florür içeren florürlü bir diş macunundan bezelye tanesi büyüklüğünde kullanılabileceğini söylerken; çocuğunuzun alışabilmesi için hafif, nane aromalı bir diş macunu denenmesini öneriyor.
Prof. Dr. Yasemin Özkan, ”Çocuğunuz 7 yaşına gelene dek dişlerinin fırçalanmasından siz sorumlu olmalısınız. Onların tekniklerini geliştirmelerine izin verebilirsiniz. Ancak, çocuğunuzun dişlerini yine de kendiniz fırçalamanız gerekir. 8 yaşına yaklaştıklarında, kendi dişlerini fırçalamalarına izin verebilirsiniz, ancak yine de başlarında bulunmalısınız. Çocuklarımızın ilk rol modelinin bizler olduğumuzu düşünürsek onlara örnek olmak adına bizler de onların göreceği şekilde hatta birlikte diş fırçalayarak onlara bu alışkanlığı kazandırmalıyız.” dedi
Doğal yollarla diş beyazlatma yöntemleri çoğu zaman başarısız oluyor
Prof. Dr. Yasemin Özkan, ”Diş beyazlatma işlemi profesyonel bir yaklaşım gerektirir. Doğal denilebilecek birtakım materyallerin kullanımı genellikle hüsranla sonuçlanır. Hatta halk arasında yaygın olarak kullanılan karbonatla diş fırçalama başlangıçta diş lekelerini temizleyip dişleri beyazlatıyor gibi görünse de mine üzerinde oluşturduğu çizikler yüzünden zamanla dişlerde daha da kalıcı renklenmelere sebep olur. En doğrusu diş beyazlatma işleminin diş hekimleri tarafından uygulanmasıdır.” diyerek diş beyazlatmayı denerken oluşabilecek etkiler hakkında uyardı.
Diş macunu seçerken bu faktörlere dikkat edin
Diş macunu seçerken en önemli noktanın flor içeriği olduğunu söyleyen Özkan ”Macunlar içerisindeki flor oranı değişiklik gösterdiğinden yüksek çürük riskine sahip, 6 ay-2 yaş arası çocuklarda 500 ppm, 2-6 yaş arası çocuklarda 1000 ppm, 6 yaş ve üstü çocuklar ve yetişkinlerde 1450 ppm konsantrasyona sahip macunların kullanılması önerilmektedir. Diş macunu alırken diğer bir dikkat edilmesi gereken nokta macunun farklı renklerde olmamasıdır. Macun beyaz veya tek renk olursa fırçalarken kanama olduğunda daha rahat bir şekilde fark edilir. Macunun içerisindeki partiküllerin diş yüzeyini çizmeyen tipte olmasına da özen gösterilmelidir. Diş yüzeyi çizilmeleri ileride diş renklenmelerine yol açar. Hassasiyet problemi olan bireyler de diş macunu seçerken hassasiyet giderici özellikte olanları tercih etmelidir. Çünkü hassasiyet giderici macunların içerisinde bulunan bazı iyonlar açığa çıkan dentin kanallarını tıkayarak hassasiyeti engeller.” açıklamasında bulundu.
Diş ve diş eti sağlığını korumak için bu yiyecekleri tüketin
Süt ve süt ürünlerinin diş ve diş eti sağlığını korumak için en iyi seçeneklerden birisi olduğunu belirten Prof. Dr. Yasemin Özkan, ”Bu besinler yüksek miktarda kalsiyum ve fosfor ile mineral oluşturulması için yardımcı olurlar. Yüksek su içeriğine sahip gıdalar meyve ve sebzelerin içerdikleri şekerin etkilerini seyrelttiği için diş ve diş eti sağlığını korumak için çok uygundur. Bu gıdalar aynı zamanda dişleri çürümeye karşı koruyan tükürük akışını artırma eğilimindedir. Meyve ve sebzeler içinde en iyi seçenek sert, katı ve gevrek olanlardır. Dişler için faydalı olan meyve seçenekleri arasında elma, çilek ve armut vardır. Bazı iyi, gevrek sebzeler arasında ise brokoli, havuç, kabak ve kereviz bulunmaktadır. Çiğ kereviz özellikle çok faydalıdır bunun nedeni ekstra çiğnemeye ihtiyaç duyulması böylece diş etlerine masaj yapması ve onları temizlemesidir. Kereviz bu özellikleri sayesinde diş ve diş etlerinin sağlıklı kalmasına oldukça yardımcı olan besinlerden biridir.” diyerek ağız ve diş sağlığına iyi gelen besinler hakkında bilgi verdi.
[ad_2]