Cenup Kaliforniya Üniversitesinde meydana getirilen bir araştırmaya gore COVID-19 aşısı olduktan sonrasında kişilerin oldukça depresif hissetme olasılığında yüzde 15, bir tek hafifçe depresif hissetme olasılığında ise yüzde 4 oranında bir azalma yaşamış olduğu görüldü. Araştırmacılar ek olarak, verilere dayanarak, aşı olduktan sonrasında 1 milyon insanoğlunun zihinsel sıkıntılarında azalma hissetmesinin olası bulunduğunu tahmin ediyor. Mevzuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Klinik Psikolog Ünal Erdem Elli, “İnsanın dünyaya geldiği andan itibaren en temel çatışmalarından bir tanesi dış dünyanın, öteki insanların güvenli olup olmadığı ile ilgili. Dolayısıyla pandeminin başladığı andan itibaren en temel ve eleştiri olan bu şemalarımız tetiklendi. İnsanlar kendilerini, aslına bakarsanız güvensiz oldukları, üstelik öteki insanlardan gelebilecek tehditlere karşı savunmasız oldukları bir ortamda buldular. Kaygı ve depresyonla ilintili bozukluklarda daha yoğun oranlarda şikayetler göstermeye başladıklarını gördük. Bugün birçok araştırma, bizlere kaygıyla ve depresyonla ilgili bozuklukların pandemiden ilkin olduğundan daha yoğun bir halde çıkmaya başladığını gösterdi” diye konuştu.
Depresyon ve kaygı semptomlarında yüzde 10 ile yüzde 20 içinde azalma
Aşılanma, bir kurtuluş reçetesi. İnsanların bu salgınla savaşım etmek için bulabileceği en makul, en efektif çözüm; aşılanma. Aşılanmanın kendisi de bizlere kısa sürede kişilerde, bilhassa depresyon ve kaygıyla ilgili semptomlarının sıklığında azalmalar bulunduğunu gösterdi diyen Elli, sözlerini şöyleki sürdürdü:
Bir grup araştırmacı tarafınca değişik süre aralıklarında meydana getirilen ölçümlerde; kişilerde aşılanma öncesi ölçümlere gore yüzde 4 ile yüzde 10 içinde, başka bir grup araştırmacı ise yüzde 10 ile yüzde 20 içinde depresyon ve anksiyeteye ilişkin semptomlarının azaldığını gösterdi. Aslına bakarsak bu oldukça anlaşılabilir, makul bir durum. Bu sebeple insanoğlu kendilerini daha güvende hissediyor. Bu, tedbirlerini gevşettikleri, daha ilkin yaşadıkları benzer biçimde yaşamaya döndükleri anlamına gelmiyor. Bir tek, birisiyle otururken yada konuşurken ondan kapabileceği ya da ona bulaştırabileceği bir virüsün zincirleme etkilerinden eskisi benzer biçimde kaygı duymuyorlar. Bu oldukça mühim bir şey. Bu sebeple yalnızca kendilerine yönelik değil, bununla beraber yakınlarına yönelik bir tehdit içeriyor olması da eleştiri bir mevzu.
Aşı karşıtlığında toplumsal medya tesiri
Erişkinlik çağındaki bireylerin aşı karşıtlığında daha önde olduğuna dikkat çeken Elli, “Daha azca ergen ve genç, aşı olmayı tercih ediyor. Bu aşamada görülen en temel şey; insanların güvenliklerine ilişkin tehdidi değişik yaş gruplarında değişik deneyimliyor olması. Dolayısıyla genç yaş grubu, kendisini tehdit altında hissetmiyor. Aslına bakarsak burada toplumsal medya kullanım alışkanlıkları da eleştiri. Yaş grupları arasındaki toplumsal medya kullanımı alışkanlıklarını da hesaba katmak lazım. Biliyoruz ki bir grup, kendi iç dünyasında etkileştiği bir toplumsal medya gerçekliğine haiz. Mühim bir kısmı ise, güvenilir kaynakların hangisi bulunduğunu değerlendirmek mevzusunda oldukça yetkin değil. Bu da aşı karşıtlığında mühim bir rol oynuyor” dedi.
