Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi’nde “Affetmek söz mevzusu değilse de unutmak hâlâ mümkündü” der… Zülfü Livaneli ise Kardeşimin Hikâyesi’nde daha iddialıdır; “Yaşamın aslı, büyük sırrı; eğer olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan yaşamını sürdüremez” diye yazmaktan çekinmez.

Nereden baktığınıza bağlı olarak unutmak bir lütuf da olabilir bir ızdırap deposu da sadece terazide denge sanki “unutabilmenin” yararları tarafına ağır basıyor. Peki ya unutamamak? Buradan duygusal bir yolculuğa çıkmak mümkün doğal ki sadece affınıza sığınıp direksiyonu sert bir halde kırarak rotayı bilime çeviriyoruz.

Dünyada oldukça azca sayıda insan “unutamıyor.” Son aşama ender bir nöropsikolojik durum olan hipertimezi ya da son aşama üstün otobiyografik hafıza (HSAM: highly superior autobiographical memory) şeklinde adlandırılan özelliğe haiz bireyler geçmişlerine yönelik vakalar ve deneyimleri, herhangi bir insandan oldukça daha çok hatta yaşamının çoğunluğunu kapsayacak derecede detaylı hatırlıyor.

İlk kez 2006’da tanımlandı

Nöropsikoloji dergisi Neurocase’de ilk kez 2006 senesinde Elizabeth Parker, Larry Cahill, Dr. Paul Tejera ve James McGaugh tarafınca kaleme alınan bir makalede tanımlanan ve adını Yunancadaki thymesis (anımsama) ve hyper (aşırı) kelimelerinin bir araya gelmesinden alan durumun iki belirleyici özelliği ise şöyleki ifade ediliyordu:

  1. Şahıs kendi kişisel geçmişi hakkında düşünmeye anormal oranda vakit harcamaktadır.
  2. Şahıs kendi kişisel geçmişinden belirli vakaları anımsamak için muhteşem bir kapasiteye haizdir.

Hipertimezili kişiler kendilerine bir tarih verildiğinde o tarihin hangi güne düştüğünü ve o tarihte kişisel bir data olup olmadığını hatırlayabilirler. Bu bireyler yaşadıkları günleri mükemmele yakın ayrıntılarla hatırlarlar. Bununla beraber bazı kişiler toplumsal vakaları da hatırlayabilir. Bu denetim edilemeyen dürtü sebebiyle şahıs geçmişteki anı tekrardan deneyimliyor hissine kapılabilir. Bahsi geçen anımsama herhangi bir tereddüt olmaksızın, neredeyse eforsuz gerçekleşir.

Nima Veiseh söz mevzusu durumun etkilediği hususi bireylerden. Neredeyse son çeyrek asırdır senenin her gününü hava durumuyla, giydirilmiş olduğu giysilerle, trende nerede oturmuş olduğu bilgisiyle hatırlayabiliyor:

Hafızam video kasetleriyle dolu sanki, her günü sabah kalktığım andan akşam yatana kadar hatırlıyorum.

Veiseh durumun ne vakit başladığını dahi hatırlıyor. Arkadaşının 16. yaş günü partisinde, ilk kız arkadaşıyla tanıştığı tarih: 20 Aralık 2000. Daha ilkin de kuvvetli bir hafızası olduğundan söz eden Veiseh aşka düştüğü gün beyninde bir şeylerin değiştiğini düşünüyor; o tarihten beri her günü kayıt altına almaya başlamış.

Bir başka örnek de yukarıda bahsi geçen ekibi bu makaleyi yazmaya iten Jill Price adlı kadının örneği. Nörolog ve bellek uzmanı McGaugh’a bir e-posta gönderen Price, 12 yaşından beri yaşamının her gününü hatırladığını iddia ediyor ve bu durumu anlaması için yardım istiyordu.



Kanal D’nin yeni dizisi Taş Kağıt Makas’ta Ekin Koç’un yaşam verdiği Ümit karakteri de hipertimezi doğrusu son aşama üstün otobiyografik hafıza adlı durumla yaşayan bir karakter.

Unutmak ile anımsamak arasındaki dengeye dikkat çeken dizinin fragmanında Ümit’un Alev (Serra Arıtürk) karakteriyle yaşamış olduğu sahnede söz mevzusu durumun izleri görülüyor.



Nörolog, Price’ı laboratuvarına çağrı etmiş ve bazı tarihler söyleyerek o tarihlerde dünyada yaşananları sormuştu. Price hepsini doğru bildi. Sadece garip olan şuydu ki, bu durumla yaşayan birkaç düzine insanoğlunun tamamı yalnız kendileriyle ilgili olan detayları ayrıntılarıyla hatırlıyor, mesela rastgele kelimelerden oluşmuş bir listeyi anımsama mevzusunda öteki insanlardan daha iyi bellek özellikleri göstermiyordu. Ek olarak bu insanoğlu da kimi zaman (nadiren de olsa) olmamış vakaları olmuş benzer biçimde hatırlayabiliyordu.

Peki bu niçin ve iyi mi oluyor? Beyin taramaları bu insanlara özgü anatomik bir farklılık göstermedi. Analitik düşünmeyle ilgili ön loblar ile bellek kayıt merkezi olarak malum hipokampus içinde fazladan bağlantılar görülürken bu durumun nedenden ziyade netice da olabileceğinin altı çiziliyordu?

Deneyime kendilerini kaptırıyorlar…

Aslolan farklılık ise genel düşünme biçimleri ve alışkanlıklarında yatıyor gibiydi. HSAM özellikleri taşıyan 20 kişiyle meydana getirilen emekler, bu insanların meydana getirilen bir aktiviteye ya da yaşanmış olan bir deneyime kendilerini tümüyle kaptırdığını gösteriyordu.

Özelliği neyin tetiklediği hemen hemen bilinmiyor. Peki ikimiz de kendimizi eğiterek Veiseh benzer biçimde her günü bilir hale gelebilir miyiz? Deneylerde yaşanmış olan bir vakadan sonrasında vakası tekrardan hafızada canlandırmanın söz mevzusu vakaya dair hafızayı pekiştirdiği ve sonraki süreçte olayın daha kolay hatırlanmasına niçin olduğu görülmüştü.

Veiseh’in bu durumu sevilmiş olduğu bir mevzuda avantajına çevirmesi de mühim bir detay. Veiseh değişik ülkelerde gezdirilmiş olduğu galerilerdeki eserleri ayrıntılarıyla hatırlayıp şimdi kendi resimlerinde bu bilgilerden yararlanıyor. Fakat bu bilgilerin hafızada kalıcı olması için kendileri açısından ehemmiyet taşıyor olması gerekiyor.

Sadece bunun dezavantajları da var. Acı ve pişmanlık içeren vakalar da hafızada canlılığını koruyabiliyor. Veiseh bunu devamlı acı veren “açık yaralara” benzetiyor ve bu hususi durumunun kendisini daha iyi ve hoşgörülü yaptığını da söylüyor:

“Bazıları ‘unut ve affet’ der, fakat unutmak benim için bir lüks olduğundan hakikaten de affetmeyi öğrenmem lazım. Bir tek başkalarını değil, kendimi de…”


Kaynak: BBC, Neurocase / Metin Aktaşoğlu tarafınca Türkçeleştirildi

(Toplam: 1, Bugün: 1 )