Kısırlık ve Tüp bebek tedavisinin Başarısı Nedir
Tüp bebek, genel anlamda kadının hamile kalamaması durumunda erkekten alınan sperm ve kadından alınan yumurtaların laboratuvar ortamında döllenmesinin sağlanıp embriyo evresine gelince anne rahmine enjeksiyonla yerleştirilmesi ve gebe kalınmasının sağlanması olayıdır. Fakat tedavi öncesinde ve esnasında tüp bebek tedavisinin başarı oranını etkileyen onlarca etken vardır ve bu etkenlerin düzeltilmesi için farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.
Kısırlık çözümsüz değildir
İnsanlarda kalıtsal olarak var olan veya sonradan kazanılan infertilite yani kısırlık adı verilen hastalık modern tıbbın gelişmesiyle birlikte çözümü sağlanabilen bir hal almıştır. Kısırlıkta erkek ve kadında belirli faktörler rol alır bunlar şu şekilde sıralayabiliriz.
Kadınlarda; rahimde bulunan ve yumurtaların gerekli olgunluğa oluşmasına ve döllenme işleminin gerçekleşmesine ortam hazırlayan tüplerde sıvı birikintilerinin olması ve tüplerin kıvrımlı bir yapıya dönüşmesi, yumurtlama problemleri, endometriozis yani rahim içinde bulunması gereken bölgenin rahim dışında yer alması hastalığıdır henüz tam olarak sebebi ve şifası bulunmamıştır. Kadınlarda kısırlık oluşturan bir diğer hastalıkta karında bulunan zardan kaynaklı şişmeler ve yaralardır.
Erkeklerde ise; spermlerin sayı ve hareket bakımından yeterli olmaması, boşalma adı verilen ejekulasyon problemleri, enfeksiyonlar ve çocukluktan gelen psikolojik nedenler olabilir. Tüm bu sebepler eşler tüp bebek tedavisine karar verdikten sonra önem sıralarına göre tedavi edilir ve tüp bebek tedavisi uygulanmaya başlanır. Tedaviye başlanmadan önce kısırlık olarak adlandırdığımız kusurların düzeltilmesi sağlanır.
Ne zaman tüp bebek tedavisine başvurulmalı?
Yukarıdaki etkenler ortadan kaldırıldıktan sonra konumuz olan tüp bebek uygulamasına başlanır. Tedavi, öncelikle eşlerin kendilerini hazır hissetmeleri ve anne adayının adet tarihleri içerisinde olması ile başlar. Anne adayından adet döneminde olgunlaşmaya başlayan yumurtalar alınır ve erkekten de alınan spermlerle laboratuvar ortamında birleşmesi sağlanarak döllenmenin oluşması beklenir.
İnvitro fertilizasyon (tüp bebek) olarak adlandırılan tedavi şeklinde döllenme ve embriyo oluşumu vücut dışında gerçekleşir. Binlerce yumurta ve spermden gerekli olgunluğa erişmiş embriyolardan birkaç tanesi alınarak anne rahmine yerleştirilip gebelik oluşması beklenir. Diğer embriyolar ise tüp bebek tedavisinin başarısız olması durumunda tekrar kullanılmak üzere dondurulur ve uygun ortamlarda beklenir. Tüp bebek tedavisi süresince bazı ilaçlar kullanılabilir. Ama günümüzde olabildiğince az ilaç kullanılmaktadır.
Tüp bebek tedavisinde mikroenjeksiyon faktörü
Eğer tedaviye başlanamama sebebi erkekte bulunan spermlerin hareket kabiliyetlerini yitirmesi kaynaklıysa mikroenjeksiyon denilen yöntemle erkekten alınan spermler uygun şekilde rahime yerleştirilir. Bu tedavi şekli kısa süre önce kullanılmaya başlamış ve yaygın olarak kullanılmaya devam edilen bir yöntemdir. Mikroenjeksiyon tedavisi uygulandıktan sonra başarı oranı daha da artmaktadır.
Tüp bebek tedavisinde dikkat edilmesi gereken başlıca noktalar şunlardır.
1. Tedavi süresince alkol sigara gibi zararlı maddeler özellikle anne adayı tarafından kullanılmamalıdır.
2. Özellikle anne adayının stresten uzak olması gerekmektedir. Stresin tüp bebek tedavisindeki olumsuz etkisi için aşağıdaki yazıyı okuyabilirsiniz
3. Anne adayı spor, egzersiz ve tedavi öncesi uyguladığı diyetlere tüp bebek tedavisini uygulayan hekim kontrolünde ara vermelidir.
4. Tüp bebek tedavisi devam ettiği sürece cinsel ilişkiye ara verilmelidir.
5. Embriyo transferi sonrasında birkaç gün uzun otomobil yolculukları yapılmamalı ve ağır işlerden gebelik sonuna kadar uzak durulmalıdır.
6. Erkekten sperm alınacağı günden en az beş gün önce erkek cinsel ilişkiye girmemelidir. Bu, alınacak spermlerin kalitesini sağlayacaktır.
7. Tüp bebek tedavisi süresince hekim tarafından evde uygulanması gereken ilaç ve enjeksiyonlara kesinlikle harfiyen uyulmalıdır.
Tedavide esas olan en önemli nokta ise ısrarcı olunmasıdır. Menopoz dönemine girene kadar hekim tarafından belirlenen aralıklarla tedaviye devam edilmelidir.