Şu sıralar uzayın hatta derin uzayın tek hakimi ve en büyük dedektifi konumunda tek bir isim yer almakta. James Webb Uzay Teleskobu. Gün geçmiyor ki JWST bir başka gizemi daha çözmesin. Gökbilimciler milyarlarca yıl ilkin en eski gökadaların bazılarından yayılan bir tür ışık görüyorlar sadece pek bir çok bu ışığın görünür olmaması icap ettiğini düşünüyordu. Bunun sebebi ise evrenin tarihindeki fazlaca mühim bir zamanda -ilk yıldızların parlamaya başladığı “tekrardan iyonlaşma” adında olan bir zamanda- uzayın Büyük Patlama’nın ürettiği gazla dolmuş olmasıydı.
Bu denli kalınca bir gaz tabakası, söz mevzusu ışığı ilk yıldızlar ve galaksilerin içinde gizliyor olmalıydı. Fakat durum öyleki değil. İlk hidrojen atomlarından (en ufak atom ve şimdiye kadar oluşmuş ilk elementlerden biri) yayılan ışığı görebiliyoruz.
Bu gizemle ilgili yeni Webb araştırmasına liderlik eden Cambridge Üniversitesi’nden gökbilimci Callum Witten, “Bu ‘açıklanamaz’ emisyonun sızışını açıklamak için daha ilkin birçok hipotez öne sürülmüştü” diyor ve devam ediyor:
Önceki gözlemlerin ortaya koyduğu en kafa karıştırıcı konulardan biri, evrenin fazlaca erken dönemlerindeki hidrojen atomlarından gelen ışığın saptanmasıydı; bu ışığın, Büyük Patlama’dan sonrasında oluşan bozulmamış etkisiz gaz tarafınca tamamen engellenmiş olması gerekirdi.
Sadece bu son aşama zayıf ışığı saptamak ve gene son aşama uzaktaki nesneleri çözümlemek için devasa bir ayna sistemiyle inşa edilen Webb teleskopu ikna edici bir yanıt sağlıyor.
? Webb özgü found the origin of a mysterious light from some of the earliest galaxies ?️?. Read more: https://t.co/ITfsxBqGcb or ?? pic.twitter.com/ZklkXrtsD6
— ESA Webb Telescope (@ESA_Webb) January 18, 2024
Daha ilkin belirli bir antik galaksiden geldiği öne sürülen “açıklanamaz” ışığın aslına bakarsak yalnızca tek bir galaksiden gelmediği ortaya çıktı. Webb, bu emisyonların aslına bakarsak galaksi gruplarından geldiğini buldu sadece biz onları göremiyorduk. Bu ilk galaksiler birbirleriyle çarpışıyor ve birleşiyordu (galaksiler çoğunlukla çarpışır), haliyle ortaya son aşama etken bir kozmik ortam çıkıyor.
Yeni yıldızlar doğuran galaktik çarpışmalar!
Hakemli Nature Astronomy dergisinde gösterilen yeni araştırmada araştırmacılar, bu yoğun aktivitenin (yeni yıldızların kuvvetli bir halde oluşmasını elde eden galaktik çarpışmalar) kuvvetli ışık emisyonları ürettiğini ve hem de ışığın uzaya kaçmasının önünü açtığını keşfetti.
Webb’in elde etmiş olduğu aşağıdaki görüntü, Dünya’dan 13.2 milyar ışıkyılı uzaklıkta bulunan ve öteki iki ufak gökadayla çevrelenmiş olan uzak gökada EGSY8p’yi göstermekte; bu, daha önceki gözlemlerin tespit edemediği bir şey.
Yeni bulgular üstünde çalışan ve Stanford Üniversitesi’nde vazife icra eden araştırmacı Sergio Martin-Alvarez şu şekilde diyor:
Hubble Teleskobu’nun yalnızca büyük bir galaksi görmüş olduğu yerde, Webb etkileşim halindeki daha ufak galaksilerden oluşan bir küme görüyor ve bu bulgu, ilk galaksilerin bazılarından gelen beklenmedik hidrojen emisyonuna ilişkin anlayışımız üstünde büyük bir tesir yaratmakta.
Gökbilimciler, Samanyolu şeklinde galaksilerin iyi mi ortaya çıktığını idrak etmek amacıyla Webb’i şimdiye kadar oluşmuş en eski galaksilerden bazılarına izleyeceği yolu göstermeye devam edecekler.
James Webb Uzay Teleskobu’nun öne çıkan kabiliyetleri neler?
NASA, ESA ve Kanada Uzay Ajansı arasındaki bilimsel işbirliğinin bir sonucu olan etkisi altına alan JWST derin kozmosa göz atmak ve erken evren hakkında yeni bilgiler ortaya çıkarmak için tasarlandı. Fakat hem de sistemimizdeki gezegenler ve uydularının yanı sıra galaksimizdeki ilgi çekici başka yıldızlar ve gezegenleri de inceliyor.
Peki Webb, benzersiz başarılara iyi mi ulaşıyor ve muhtemelen onlarca yıl süresince ulaşmaya devam edecek?
Dev ayna: Webb’in ışığı yakalayan aynası 6.40 metre genişliğinde ki bu Hubble’ın aynasından iki buçuk kat daha büyük. Daha çok ışık yakalayabiliyor olması Webb’in daha uzaktaki cisimleri görmesini sağlıyor. Teleskop 13 milyar yıl ilkin -Büyük Patlama’dan yalnız birkaç yüz milyon yıl sonra- oluşan yıldızlara ve galaksilere dahi bakabiliyor.
Kızılötesi görüntüleme: Hubble’ın aksine Webb bir kızılötesi teleskop, kısaca kızılötesi spektrumda görüntü elde edebiliyor. Kızılötesi daha uzun dalga boylarına haiz ve kozmik bulutların arasından daha kolay geçiyor. Böylece Webb, Hubble’ın ulaşamadığı noktalara erişebiliyor ve asla görülmemiş kozmik görüntüler sunuyor.
Uzaktaki ötegezegenleri gözlemleyebiliyor: Webb teleskobunun bu uzak alemleri kavrayışımızda çığır açacak spektrometre adında olan hususi bir ekipmanı bulunuyor. Bu cihazlar ister bir gaz devi ister ufak kayalık bir gezegen olsun, uzak ötegezegenlerin atmosferinde hangi moleküllerin (su, karbondioksit ve metan şeklinde) bulunduğunu deşifre edebiliyor. Webb, Samanyolu’ndaki ötegezegenlere bakacak. Kim bilir ne bulacağız?
Astrofizik Merkezi-Harvard & Smithsonian’da ötegezegen araştırmacısı ve astrofizikçi olan Mercedes López-Morales, 2021’de Mashable’a “Asla düşünmediğimiz şeyleri öğrenebiliriz” demişti.
Gökbilimciler şimdiden 700 ışıkyılı uzaklıktaki bir gezegende ilgi çekici kimyasal reaksiyonları başarıya ulaşmış bir halde buldular ve yukarıda açıklanmış olduğu şeklinde gözlemevi evrenin en fazlaca dört gözle beklenen yerlerden birini incelemeye başladı: TRAPPIST güneş sisteminin kayalık, Dünya büyüklüğündeki gezegenleri…
Mark Kaufman, Mashable’da editör / Metin Aktaşoğlu tarafınca Türkçeleştirildi