PARA DÜNYA/ ALEV RİGEL 1992’nin temmuz ayıydı. 15 yaşında bir kız, Roma’da “Gençlik Cephesi” adlı bir kuruluşun kapısını çaldı. Kapıyı açan görevli, bu ufak tefek kızı küçümser bakışlarla süzdü. Kız, içeri kabul edilmeyi bekliyordu. Girdiği geniş salonda, gördüğü grubun tamamı erkekti. Herkesin şaşkın bakışları arasında başvuru formunu doldurdu. Yaptığı aklı başında konuşmalar, diğer üyeler arasında şaşkınlık yarattı. Birkaç haftada kendini kabul ettirmiş, hiyerarşik merdivende basamakları üçer beşer atlamıştı.

Giorgia Meloni‘ydi kızın adı. 30 yıl sonra kendini bir seçim zaferinin baş kahramanı olarak gördü. Avrupa’nın ekonomik yapılanmasının babası olan Mario Draghi’nin hükümetinin çökmesinden sonra İtalya’da seçim kazanarak bütün Avrupa’yı şaşırttı. Meloni ve temsil ettiği “İtalya’nın Kardeşleri” partisi, ülkenin ekonomi tablosunun uyarı sinyalleri verdiği, Avrupa’nın ciddi bir gerileme döneminin eşiğinde olduğu, Avrupa Birliği sınırlarında Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğü bir dönemde seçim kazanmıştı. Avrupa Birliği’nin üçüncü büyük ekonomisinin lideri olarak bu krizlere karşı kararlılıkla duracak güçlü bir rol üstlenebilecek miydi? Brüksel ve diğer üye ülkelerin başkentleri, kendisinin gerçekte kim olduğunu bilmiyordu. Siyaseti, ne gibi değerler üzerine kuruluydu? Nereden gelmişti? Ne düşünüyordu? Cevap, Roma’daki Gençlik Cephesi arkadaşlarında bulunabilirdi. O üyelerin çoğu, Meloni ile birlikte çalışmaya hazır. Ama yazılı olmayan, “sağlık koridoru” uygulaması devreye girecek mi acaba?

1992’nin o yaz gününde kapıyı çalan küçük kızın, sağ kanat radikallik hakkında hiç bir bilgisi yoktu. Kendisi başkentin Garbatella mahallesinde doğmuş, büyümüştü. Bu mahalle solcuların kalesi olarak biliniyordu. İlkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim kurumları o yıllarda solcuların kontrolündeydi. Meloni’nin Gençlik Cephesi’ne üye olduğu gün, mafya karşıtı savcı Paolo Borsellino katledilmişti.

“Ben Giorgia. Köklerim ve Fikirlerim” adlı kitabında, solcu öğretmenlerin her öğretim yılı sonu, bilgiye değil, siyasi görüşlere dayalı bir sınav yaptığını, bunu reddederek öğretmenlerini mahkemeye vermekle tehdit ettiğini yazmıştı. Öğrencilerin çoğunluğu solcu olmakla birlikte bunu, yüzlerce öğrenci arasından sadece Meloni yapmıştı. Solcusu da sağcısı da ülkesini seviyordu ama hepsi öfkeliydi.

“MARTILAR” ADINI ALDI

Gençlik Cephesi, daha sonra “Martılar” gibi daha sevimli bir ad aldı (Bu ad için, halen 86 yaşında olan Amerikalı yazar Richard Bach’ın 1970’te yazdığı ve yiyecek bulmak için akrobatik uçmayı tercih eden bir martının romanından esinlendiler. “Jonathan Livingston Seagull” romanının yazılmasında Bach’ın hava kuvvetlerinde pilot olarak görev almasının rolü bulunuyordu).

“Martı” gençlerinin çoğunun, karmaşık aile yaşantısı vardı. Her genç, bir alternatif arıyordu. Meloni’nin babası bile siyasi görüş ayrılığı yüzünden ailesini terk etmişti. Martı olmak, part-time bir iş değildi. Üyelere telefon rehberi verilir, görüşmeyle taraftar toplanmaya çalışılırdı. Ama zaten hiç kimse siyasetin dışında değildi ki.

Halen senatör olan Giovanbattista Fazzolari, bugün Meloni’nin yakın arkadaşı ve danışmanı. O yılları hatırlarken, “Bizim kuşak hastaneden çıkmazdı. Mutlaka kavga olur, insanlar yaralanır veya kemikleri kırılırdı. Bu bizim günlük rutin yaşantımızdı” diyor.

“BÜYÜK ÇADIR KOALİSYONU”

Diğer taraftan istifa eden başbakan Mario Draghi’ye bakalım. Mirası neydi? İtalyanlar, “Süper Mario” adını verdikleri başbakanlarından memnundu (Super Mario, 1985’te Japon video oyun şirketi Nintendo’nun çıkardığı bilgisayar oyunu serisi). Covid-19 krizini çok iyi yönetmişti. Ukrayna savaşının olumsuz etkilerini ülkesinde fazla belli etmemeye çalıştı. Palazzo Chigi’yi (Başbakanlık Konutu’nu) terk etmeden önce de kamuoyu desteği, yüzde 62.4 gibi bir seviyedeydi. Sadece 17 aylık icraatı için oldukça yüksek bir destekti. Avrupa Merkez Bankası’nın eski başkanı olan Draghi, Rusya’ya karşı son derece sert yaptırımlar uygulanması, buna karşılık Ukrayna’ya mali ve askeri destek verilmesi gerektiğini belirtmişti. Draghi, geçen yılın şubat ayında hükümetini kurduğunda, sadece ülke değil, neredeyse bütün dünya pandemiden kırılıyordu. Özellikle Fransa ve İspanya gibi İtalya da çok zor günler geçiriyordu. Sağ, sol ve merkez partilerden derlediği koalisyonla Avrupa Birliği Komisyonu’nun onayını da alarak 190 milyar euro’luk bir kaynağı, henüz almasa da elinde iyi bir koz olarak tuttu. O kadar çok partinin desteğini aldı ki hükümetine “büyük çadır koalisyonu” deniyordu. Uygulamaya koyduğu reformlar; ülkenin kamu yönetimini ve adalet mekanizmasını modernleştirmeyi, mali politikanın güncellenmesini, rekabet kurallarının liberalleştirilmesini öngörüyordu. Aksi halde bu parayı alamayacaktı. Londra’daki kamu araştırma üniversitesi Kings’ College’ın İtalyan Siyaseti Bölümü Direktörü Leila Talani, “Pratikte bir sonraki hükümetin reform yapmayı reddetme ilhtimali her zaman vardır. Avrupa fonlarını kullanmak da kolay değildir. Avrupa Birliği, belli bir takvime göre reformların yapılmadığını tespit ettiği takdirde fonun kullanımını askıya alabilir” diyor. Ekonomik ve Finansal İşler Komitesi üyesi Paolo Gentiloni ise, konuya daha fazla açıklık getiriyor ve şunları söylüyor: “Reformlarda büyük değişiklikler görülmezse, bir başka deyişle sadece kozmetik bir değişiklik olduğu saptanırsa bu, reformların tam olarak uygulanmadığını gösterir ve İtalya hükümeti bir euro bile alamaz.”

Covid-19, Süper Mario’nun tek krizi değildi. Başbakanlığının birinci yılı bittiğinde Ruslar, Ukrayna’ya müdahale etti. Bu durum, enerji fiyatlarının yükselmesine, enflasyonların rekor seviyelere ulaşmasına neden oldu. Yiyecek başta olmak üzere her tür giyim ve ev eşyası fiyatının astronomik rakamlarda seyretmesinin de sebebi oldu. İtalya, dış ticaretinde Rusya’ya en çok bağımlı olan Avrupa ülkelerinin başında geliyor. Çizme, Draghi’nin Avrupa Birliği’nde güçlü olduğunu, yapıcı ve oyunu oynayacak nitelikte bir politikacı olduğunu iyi biliyor. Ama kendisinden sonra gelecek hükümetin AB’ye sıcak bakmayacağı kesin. Giorgia Meloni’nin muhtemel hükümetinin, Draghi hükümeti çizgisinde olmayacağı da kesin. Her ne kadar Avrupa Birliği’nin 27 üyesi de Rusya’ya ambargo uygulanması konusunda oy kullanmış olsa da hiç bir üye ülke hükümetinin bireysel olarak nasıl davranacağı açıklığa kavuşmuş değil.

“SAĞLIK KORİDORU” NEDİR?

İlk kez Fransızlar kullandığı için Fransızcası yaygın olarak bilinen “Cordon Sanitaire” (Sağlık Koridoru), belirlenen coğrafi bir alanda, toplumda, bölgede ya da ülkede, halkın kısa süreli de olsa, seyahat hakkının kısıtlanması ya da yasaklanmasıdır. Salgın hastalıkların yayılmasını önlemek için başvurulan bir yöntemdir. Bunun en belirgin örneği, Covid-19 hastalığı için pek çok ülkenin uyguladığı seyahat yasağıdır. Siyasette ise metaforik (mecazi) olarak istenmeyen ya da tehlikeli bulunan bir ideolojinin yayılmasını önlemektir. Sebebi, radikal ya da aşırı uçta olan hedef partinin ideolojisinin veya stratejisinin kabul edilemez görülmesidir. Bu durumda siyasi partiler, aşırı uçtaki diğer partilerle işbirliği yapmayı reddeder. İtalya bu örneği, en belirgin şekilde, 1947-1994 arası yaşamıştır. Soğuk Savaş dönemi olarak da bilinen bu süreçte, İtalyan Komünist Partisi ve İtalyan Sosyal Hareketi, Hristiyan Demokratlar öncülüğündeki koalisyon hükümetlerinden dışlanmışlardır. Ancak günümüzde bazı ülkeler böyle bir uygulamayı gereksiz görmektedir. Almanya ve Yunanistan, aşırı sağı veto etmeye devam ederken Avusturya ve İtalya, bu uygulamayı, resmi olarak açıklanmasa da normal görmektedir.

(Toplam: 2, Bugün: 1 )