[ad_1]
‘Adana’ ve ‘lezzet’ yan yana gelince peşine takılmamak, yollara düşmemek mümkün mü? Elbette değil. Yemek.com ekibi olarak 8-10 Ekim tarihleri arasında, ismiyle bile pandemiyi, seyahat çekincesini, izolasyon isteğini, 2020’nin başından bu yana içinde olduğumuz dalgalı ruh halini unutturan 5. Adana Lezzet Festivali’ndeydik. Doğrusu zamanımızın ve midemizin çok daha geniş olmasını dilerdik. Altıncısı için şimdiden gün saydığımız ve sponsorları arasında yer almaktan mutluluk duyduğumuz bu gastronomi şöleninden midemizi ve ruhumuzu şenlendiren notlarla karşınızdayız…
‘Adana’da insanlar yedikçe acıkır acıktıkça yer’ derler. Bu sözün gerçekliğini kavramak için Adana’da bir gün geçirmek bile yeterli… Burada sabahın erken saatlerinden gece yarısına dek hem evlerde hem de sokakta başrol yemeğin… Sıradan bir güne ciğerle başlanıyor, börekle devam ediliyor, öğle molası kebapla değerlendirilirken şalgamla şifalanıyor, halka tatlı, taş kadayıfla damak şenlendiriliyor, muzlu süt, aşlama, bici biciyle serinleniyor ve yüksük çorbası, analı kızlı, tahinli lahana sarması, sarımsaklı köfte gibi tadına doyulmaz ev yemeklerinden oluşan akşam yemeğinin sonrasında gece yarısına geldiğimizde şırdanla zirve yapılıyor. Çat kapı misafirliğe gitseniz buzlukta her daim hazır bulundurulan içli köfte, ıspanaklı börek ve sıkma gibi damak şenlendiren yöresel yemeklerle karşılanacağınız bir gastronomi cennetinden bahsediyoruz. Hemen hemen her evde bir et kütüğüyle tokmağı bulunan bu şehirde 365 gün bayram sofrası kuruluyor. Ev hayatında mutfak öylesine ön planda ki, bu dillere destan yöresel yemekleri tadabileceğiniz bir lokanta bulmakta zorlanıyorsunuz. Dolayısıyla İstanbul’da sıkça karşılaştığımız ‘Ev Yemekleri’ tabelasına Adana’da rastlayamadık. Sulu yemekler aklımızda kalsa da kebap, ciğer, muzlu süt, birbirinden iştah açıcı tatlılar ve çok daha fazlası hâlâ damağımızda… Deneme şansı bulduğumuz ve seyahatimizin unutulmazları arasına giren bu lezzetlerden detaylıca bahsedeceğiz ama önce festival havasını soluyalım.
Festival alanında sabah 10.00 gibi başlayan duman her saat başı artarak akşam gökyüzünü ele geçirdi. 11.00’de başlayan ciğer ve kebap kuyruklarının da aynı oranla arttığına şahidiz. Ve artık eminiz ki Adana’da ciğer ve kebap yemenin belli bir saati yok. Festival alanında çoğunluğu kebap stantları alsa da her birinin önünde uzun kuyruklar oluştu. Sıcak hava nedeniyle gündüz görece sakin olan alan 16.00 itibariyle hareketlendi ve akşam saatlerine geldiğimizde özlediğimiz festival canlılığıyla karşılaştık.
Her köşe başında büfe görmeye alışkınız ve belki de herhangi bir tostun bizi şaşırtabilmesine ihtimal vermiyoruz. İşte ünü tüm Türkiye’ye yayılan ve ‘acı atıyorum ağabey’ sözüyle akıllarda kalan Tostçu Mahmut burada farkını ortaya koyuyor. Ütü tostu olarak da bilinen bu lezzetin yüzü Anıl Kurt maalesef geçtiğimiz ay, trafik kazası sonucu genç yaşta vefat etti. Fakat ailesi özellikle de babası Mahmut Bey, Anıl’ın bıraktığı tada da anısına da sahip çıkıyor. Sabah saatlerinde en uzun kuyruklara sahne olan Tostçu Mahmut’un sırrı, tavuk sucuğu, yumurta ve domatesten oluşan bol kepçe karışımında saklı…
Adana’nın ünlüsü ciğer için tercihimizi Tarihi Kazancılar’dan yana kullandık. Kokusu baskın olmayan bu ciğer oldukça yumuşak, domates ve soğan salatası ile servis ediliyor. Adana’nın kahvaltı geleneği olan ciğer için tek söyleyebileceğimiz ‘rüyanda görür, uyanır uyanmaz yersin’…
Öğle saatlerinden itibaren ise sıcaktan kaçış için tatlı çözümler keşfettik. Ki oluşan kuyrukları takip edince hiç de zor olmadı. Dondurmacılar arasında ‘Uğur Kozan Limon Dondurma ile çocukluğumuzun katkısız, sade dondurma lezzetine ışınlandık. Bu dondurmada yerli limon, su ve şeker dışında hiçbir malzeme kullanılmıyor. Fiyatı ise yalnızca 3 TL.
Sıcak biraz hafifleyince dumanın peşine takılıp kebaba gömüldük. Önünde oluşan uzun kuyruklardan ayırt edebildiğimiz Cihangir’de Adana Kebap’a saygı duruşunda bulunduk. Cihangir Kebap, kaburgasıyla da çok ünlü, bunu bir sonraki seyahatimize saklamak durumunda kaldık.
Ne kadar tok olursak olalım karşı koyamayacağımız bir ünlü daha vardı. Elbette içli köfteden bahsediyoruz. Tazeliği, malzeme kalitesi ve hafifliği sayesinde içi ayrı dışı ayrı mest eden içli köfteyi Köy Sofrası’nda bulduk.
Hamur işi ve şerbetli tatlılara karşı önyargımızı yıkan ise ‘Ağaçaltı Tatlısı’ oldu. 1930’dan bu yana hizmet veren bu geleneksel işletmede sır gibi saklanan bir un karışımı ve ekşi maya kullanılıyor. Şerbetinin hafifliği şeker pancarı sayesinde… Tatlının yapım aşaması ise hipnoz etkisi yaratıyor, şimdiden uyaralım.
Tatlı denince Doğan Kaymaklı’da kaymağın hafifliğine, Zeynep Usta’da Adana Bombası’nın enerjisine ve çoğunlukla kooperatif stantlarında karşımıza çıkan geleneksel Karakuş tatlısının kıvamına değinmeden olmaz. Her birini bir sonraki Adana ziyaretimiz için not aldık.
[ad_2]
Muşamba Nedir, Ne Anlama Gelir? 03 Ekim 2024 Perşembe 22:40 ABONE OL Muşamba, su geçirmezlik…
Yıl 30 Ekim 2008 Perşembe 20:43 ABONE OL Yıl Nedir?Dünyanın, güneş çevresinde tam bir dolanım…
Gebelik Izlemi GEBELİK İZLEMİ Gebelik izlemi, gebeliğin planlanmasıyla başlayan, sağlıklı sürdürülmesini ve sorunsuz bir doğumu…
Menopoz MENOPOZ Menopoz, ovaryan aktivitenin (üreme ve östrojen yapımı) yitimi ertesinde, menstrüasyonun kalıcı olarak kesildiği…
Yeni bir araştırmaya göre, çok sayıda kadın, kadın üreme organlarının en yaygın kanseri olan endometriyal…
Her gün sekiz saat veya daha fazla oturan kişilerin, her hafta 140 dakikadan az orta/yoğun…